BM Genel Kurulu’nda Çin ve Türkiye tarafından yapılan açıklamalar ilgi çekerken, ekonomi gündeminde ilgi çekici diğer bir konu ise şu anda tarihi zirvesinde olan kömür ve doğalgaz fiyatları.

Dünya ekonomisinin hala pandemi etkisinde olduğu ve Çin’in kömürden çıkış kararı düşünüldüğünde, özellikle kömür fiyatlarının düşmesi tahmin edilirdi. Oysaki detaylara inince Çin’de elektrik tüketiminin; pandemi sonrası ekonomik canlanma ile sanayi tüketiminin artması ve küresel ısınma sonucunda aşırı sıcaklar yüzünden bireysel tüketimin artması ile sıçradığını görüyoruz.

Bilindiği üzere Çin elektriğinin önemli bir kısmını kömürden karşılıyor. Çin elektrik talebini karşılamak için kömür ve doğalgaz ithalatını artırmak zorunda kaldı ve daha fazla çaresiz kaldığı anlarda da mecburi elektrik kesintilerine gitti.

Küresel ısınmanın diğer bir sonucu olan aşırı kuraklık nedeniyle doğalgaza yönelen tek ülke elbetteki Çin değil.

Avrupa’da Enerji Krizi olarak anılmaya başlayan arz talep dengesizliği de buradan çıkıyor. Özetle, fosil yakıtların fiyatları ve elektrik fiyatları tüm dünyada tarihi rekorlar kırıyor. Şayet herhangi bir yakıt maliyeti olmayan yenilenebilir teknolojiler çok daha önce ve çok daha fazla kapasitede hayata geçirilmiş olsaydı tüm bunların önüne geçilebilirdi.



Ne yapmalı?

Yakıt ve elektrik fiyatlarında artışları görenlerin arasında, günü kurtarma refleksleri ile hemen fosil yakıtlı santralleri ihtiyaç gibi göstermeye, fosil yakıtlı santralleri çözüm gibi anlatmaya çalışanlar var. Oysa ki yaşananlar, yenilenebilir santrallerin çok daha fazla kapasite ile ve çok daha önceden hayata geçirilmiş olması gerekliliğini gösteriyor, çözüm yine yeşil dönüşümden geçiyor.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam içerisindeki payı arttıkça fosil yakıtlara ihtiyacın azalarak sona ermesi enerji fiyatlarındaki dalgalanmalara da maruz kalınmayacağı anlamına geliyor. Bu nedenle yeşil bir enerji dönüşümü, sadece dünyanın geleceği ile ilgili değil mevcut ekonomik koşulların da iyileştirilmesi için kritik önem taşıyor.

Artık ülkece tüm odak ve finansal kaynaklar adil bir enerji dönüşümüne yönlendirilmeli. İklim değişikliği sonucu kuraklık, yangınlar, sellerle boğuşan insanoğlu, hem iklim hem de ekonomik krizlerde elindeki finansal gücün de kendisine yardım etmeyeceğini görmeli.

Ne Türkiye’nin ne de dünyanın herhangi bir ülkesinin ilave 1 MW fosil yakıt santrale ihtiyacı yok. Paris Anlaşması’nın yaratacağı ivmeyle Türkiye’de kamu ve özel sektör, kısa vadede somut adımlar içerecek şekilde yol planını çıkarıp uygulamaya geçirebilir.

Bu uzun ve meşakkatli yolculukta adil bir enerji dönüşümü için bizler de sivil toplum kuruluşları olarak destek vermeye hazırız.


Sen de güncel iklim haberlerinden, kampanyalardan ve 350’den haberleri her ay postu kutunda bulmak istersen, buraya tıklayarak Fosilsiz Postası’na üye olmayı unutma.