Yatağan Termik Santrali için kömür çıkarılmak istenen ve giderek büyüyen maden için 3. derece Arkeolojik SİT alanı sınırlarını değiştirmiş ve yeniden belirlemişti. Bölge halkının bu karara karşı açtığı dava ise başarıya ulaştı ve madenin ilerlemesini durdurdu.
Hazal Ocak’ın Gazete Duvar için hazırladığı özel haberde, Turgut Yardımlaşma Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği, bakanlığın kararına karşı açtığı davada bölgede Demir Çağı’na yani 3 bin yıl önceye ait farklı buluntuların yanı sıra 38 adet mezarın ve 14 pişmiş topraktan küpün bulunduğu belirtilmişti.
Muğla 1. İdare Mahkemesi rapor doğrultusunda bölgenin 3. derece Arkeolojik Sit alanından çıkarılmasının arkeolojik sit alanı bütünlüğünü bozduğu anlaşıldığı sonucuna vadı ve 31 Aralık 2020’de bakanlar kurulu kararını hukuka uygun bulmayarak iptal etti.
Bu karara ise bakanlık, mahkemenin eksik ve hatalı değerlendirmeye dayalı karar verdiğini savunarak bu yerde yapılacak çalışmaların ilgili Müze Müdürlüğü ve uzmanları denetiminde yürütüleceği, çıkarılacak kültür varlıklarının taşınacağı, söz konusu yerde çıkarılan eserlerin özel bir yerde güvenli bir şekilde sergilendiği ve çalışmalar sırasında yüksek kurul kararlarına uygun hareket edildiğini ileri sürerek istinaf başvurusu yaptı.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi ise alt mahkemenin iptal kararını yasaya uygun bularak istinaf başvurusunu Danıştay’a temyiz yolu kapalı ve kesin olmak üzere 23 Aralık 2021’de reddetti.
Bu uzun dava sürecinin bu şekilde sonuçlanması, İkizköy ve diğer maden bölgeleri için de örnek olabilecek sonuçlara sahip.
Gazete Duvar’a açıklama yapan Çevre Hukuku Ağı Sözcüsü Avukat Fevzi Özlüer,Kömür yataklarının yarattığı tahribat sadece insanların gündelik hayatlarıyla sınırlı değil, aynı zamanda kültürel ve arkeolojik mirasın da yok olmasına sebep olabilecek bir tahribat olduğuna dikkat çekti.
Turgut Yardımlaşma Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği’nin açtığı davalar ile koruma kurulu kararının hukuka aykırı olduğunu hem ilk derece hem bölge idaresi mahkemesinden yargı kararıyla tescil ettirmiş olduğunu açıklayan Özlüer, kömür havzası faaliyetlerinin bir an önce durdurulması gerektiğinin altını çiziyor.