Türkiye enerji tüketiminde dışarıya bağımlı bir ülke; enerji arzı içinde yerli kaynakların payı yüzde 31’ken, tüketimin yüzde 69’u ithalata dayanmakta. Tüketimde birinci sırada kömür gelmekte, onu petrol ve doğalgaz izlemekte.
Pandemi sonrası toparlanan ekonomilerde, ertelenmiş tüketici talebinin açığa çıkması ve sanayinin büyüme odaklı hareket etmesi, küresel ekonominin enerji talebini de artırdı.
Buna bağlı olarak, doğalgaz ve petrol ile birlikte en fazla sera gazı emisyonuna sahip kömürde de tüketim artmış durumda.
Artan tüketim, doğalgaz ve kömür fiyatlarını da artırmış durumda. Avrupa’da doğal gaz fiyatları %600’ün, ABD’de ise %120’nin üzerinde artmış. Kömürdeki fiyat artışı ise %350’ye yaklaşıyor.
Durum böyle olunca, 2021 yılının Ocak-Ekim döneminde Türkiye’nin enerji ithalatı faturası %56,36 artışla 36 milyar 958 milyon dolara ulaşmış durumda.
Ama artan bu faturanın diğer sektörlere de yansıyacağı düşünülüyor. Benzin ve motorin gibi petrol ürünlerin taşımacılığı etkileyerek, neredeyse tüm ekonomiyi etkilemesi mümkün.
Doğalgaz ve kömür ise Türkiye’de enerjinin en yaygın kullanılan formu olduğundan elektriğin faturasını doğrudan etkiliyor. Çünkü kömür ve doğalgaza dayalı santraller elektrik üretiminin neredeyse yarısı durumunda.
Uzmanlara göre, fiyat artışları Türkiye’nin doğalgaz ithalat faturasını dolar bazında yüzde 30- 35 seviyesinde artıracak. Doların şu anki yükselişini de düşününce tüm sektörler kaçınılmaz olarak fiyat artışlarından etkilenecek.
Burada durup düşünmekte fayda var. Hem ithalata, hem de fosil yakıta yönelik bir enerji politikası tüm ekonomiyi bu derece etkiliyorsa, yakıt kullanmayan, tek seferlik yatırıma sahip, yenilenebilir enerji neden enerjimizde daha büyük bir paya sahip değil?
Geçtiğimiz günlerde aynı Türkiye gibi fosil yakıtlarda ithalata bağımlı olan Portekiz son kömürlü termik santralini de kapatma kararı aldı.
Portekiz ile birlikte Avrupa’da şu an 21 ülke ya kömürlü santrallerini kapatmış ya da kapatma yoluna girmiş durumda.
Europe Beyond Coal’dan (Kömürün Ötesi Avrupa) Kathrin Gutmann Portekiz’in kömürden çıkış için önemli örneklerden biri olduğunu ve hem ekonomik düzenin hem de toplum baskısının çıkışı kolaylaştırdığını belirtti.
Türkiye’nin ise kömürle aşkı bir süre daha devam edecek gibi. Türkiye’nin özellikle kömürden elektrik üretim politikalarının uygulayıcısı Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) bu konuda geri adım atacak gibi gözükmüyor.
EÜAŞ Genel Müdürü’ne göre kömürden “o kadar da” çıkmıyoruz, hatta ikisi ihale aşamasında, beş kömürlü termik santral de yolda. Bunun nasıl bir finansman ile olacağı ise soru işareti.
Hem uluslararası alanda artan kömür fiyatları, buna ek olarak artan döviz kuru ile Türkiye’nin fosil yakıt ile enerji geleceği çok da parlak gözükmüyor.
Artık bakanlıklara seslenerek Paris İklim Anlaşmasınında gerekli olan adımlarının atılmasını istiyoruz. Çünkü yaşananlar, yenilenebilir santrallerinin çok daha fazla kapasite ile ve çok daha önceden hayata geçirilmiş olması gerekliliğini gösteriyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam içerisindeki payı arttıkça fosil yakıtlara ihtiyacın azalarak sona ermesi enerji fiyatlarındaki dalgalanmalara da maruz kalınmayacağı anlamına geliyor. Bu nedenle yeşil bir enerji dönüşümü, sadece dünyanın geleceği ile ilgili değil mevcut ekonomik koşulların da iyileştirilmesi için kritik önem taşıyor.