Geçen hafta Bonn’da gerçekleşen BM iklim görüşmeleri (30 Nisan – 10 Mayıs) gidebildiği kadar gitmiş eski bir araba gibi tekledi, cızırdadı ve durdu.

2015 yılında, Paris’te hükümetler iklim değişikliğiyle mücadele için gerekli olan içeriğin büyük kısmının eksik olduğu bir anlaşma yaptılar. Şimdi diplomatlar bu karmaşık kuralları müzakere etmeye çalışıyorlar. Ciddi bir yol alamamış olmaları dünyada endişe yaratıyor.

İklim müzakereleri, Paris Anlaşması ile bir anda parlayan faaliyetten her zamankinden daha çok kopuk olmaya başladı. Önümüzdeki yıllarda BM’nin küresel değişimdeki rolü önemli olmaya devam edecek olsa da artık değişimin başlıca iticisi olmayacak.

İnce detayları, işletmeleri, araştırmaları beklemeye niyeti olmayan hükümetler ve vatandaşlar iklimi daha güvenli bir yere taşımak için yeni fikirler ortaya koyuyorlar. İrili ufaklı binlerce hikaye var. Bunlardan sadece bir kaçı şöyle.

1.Uzaydan aşağıya bakınca
Kenyalı çobanlar artık çiftlik hayvanlarını götürecekleri en iyi otlağı bulmak için hislerine veya söylentilere bel bağlamak zorunda değiller. Thomson Reuters Vakfı’nın raporlamasına göre, Afriscout adındaki bir uygulama uydu verisini kullanarak onları doğru istikamete yönlendiriyor.

Bu dünyanın en fakirlerini bilgi çağıyla buluşturan ve gitgide dengesizleşen hava durumu örüntüleri ile baş etmelerini sağlayan en güncel inovasyonlardan biri.

Bu proje ABD dış yardımıyla finanse ediliyor. Paris Anlaşması ile zengin ülkeler fakir ülkelerin iklim değişikliği ile başa çıkmalarına yardımcı olmak için her yıl milyarlarca dolar ayıracaklarını taahhüt ettiler.

Bu anlaşma, aynı zamanda, iklim değişikliği etkilerine uyum sağlanmasını ve gelişmiş dünyanın tarihsel olarak öncelikli endişesi olan salım azaltımını eşit öneme haiz oldukları bir çerçeveye oturtuyor.

Bilim ve politika birbirine yetişmek için mücadele ederken uzaydan alınan görüntülerin dünyada alınan kararlar üzerindeki etkisi gittikçe artabilir.

  1. Şili’nin yasaları eyleminin önünü açıyor.

2017’de Şili kömür ağırlıklı enerji sektörünü yeniden yapılandırmak için geniş kapsamlı bir plan yayınladı. 250 sayfalık bu politika belgesinin tamamı, Paris Anlaşmasına göndermelerle doluydu. Bu kanundan sonra ülke aynı zamanda kömürün aşamalı olarak azaltılacağını duyurdu ve merkez-sağ duruşlu yeni başkanları 2040 yılına kadar %100 yenilenebilir elektriğe ulaşma çağrısında bulundu.

Paris Anlaşması’nı imzalayan her ülkenin en az bir iklim kanunu veya daha temiz bir enerji sektörü için mevzuatı bulunuyor. 2015 yılında anlaşma yapıldığından beri hükümetler 106 yeni yasayı yürürlüğe aldı. Bu, iklim değişikliği hakkında harakete geçmeyen hükümetlere dava açmak için yeni yolları mümkün kıldı (aşağıda görebilirsiniz).

Dünyada iklim yasaları ve politikaları

 

Fakat, tüm bu kanunlarda ilgili mahir bir veritabanına sahip Grantham Araştırma Enstitüsü’ne göre kanunların etkinliği farklılık gösteriyor. Paris Anlaşmasından sonra yürürlüğe giren kanunların sadece 28 tanesinde hakikaten anlaşma referans gösteriliyor. Bu kopukluk, ülkelerin yerel kanunlarını gerçekleşen küresel dönüşümle iliştirmesine “aksatabilir”.

  1. Mahkeme salonu sahneleri

Paris Anlaşması yepyeni bir nesil iklim değişikliği davasının elini kuvvetlendirdi. Columbia Üniversitesi’nin Sabin Merkezi dünya çapında geniş çapta uluslararası ve ulusal yasal ilkeleri mesned alan 866 iklim davası listeliyor.

2015 yılında Urgenda kampanya grubu, Hollanda hükümetinin uluslararası platformda ettiği taahhüdlere gönderme yaparak önemli bir zafer kazandı. Hükümet 2020 salım hedeflerini sıkılaştırmaya mecbur bırakıldı.

Karar temyiz aşamasında ve bir sonraki duruşma 28 Mayıs’ta yapılacak olsa da iklim korumasının siyasi gündemdeki yeri yükseldi.

Başbakan Mark Rutte kömürden enerji üretimini giderek azaltmayı hedefleyen bir koalisyon anlaşması yaptı ve AB’nin bu konudaki azmini arttırmak için yapılan çağrılara öncülük ediyor .

Diğer davalar hükümetleri ve şirketleri sorumlu tutmak için insan hakları, temiz hava ve bilgiye erişim özgürlüğü savlarını kullanıyor.

  1. Hindistan’ın orman insanı

Dünyanın tropik ormanlarının görüntüsü hiç iyi değil. Fakat umut var. Hindistan’ın Brahmaputra nehrinin kenarında bir adam neredeyse tek başına 550 hektarlık bir orman yetiştirdi.

Jadav Payeng, 1980’lerde yarıda kesilmiş bir hükümet planını üstlenerek topluluğunu ağaç ekmenin faydaları konusunda ikna etti.

Mulai Kathoni ormanı erozyonu önlüyor ve artan insan nüfusu için gerekli olan besi hayvanlarını destekliyor. Mongabay’ın haberine göre aynı zamanda burası filler, Bengal kaplanları hatta bir kaç gergedan için cennet gibi bir sığınak oldu.

Paris Anlaşması ile ülkeler, ormanları “korumayı ve büyütmeyi” ve bu yapıldığında sonuç bazlı ödemeler yapılmasını teşvik etmeyi kabul etti. Başarılı olmak için girişimlerin, orman sakinlerine ormanı yakıp tarlaya çevirmeye bağlı olmayan, sürdürülebilir geçim kaynakları sunmaları gerekiyor.

  1. Boru hatltında basınç

Kanada’daki tartışmalı Trans-Mountain petrol boru hattının geliştiricisi olan Kinder Morgan, yarattığı iklim etkileri nedeniyle hissedarları tarafından eleştirilen önde gelen şirketlerin en sonuncusu.

Yatırımcıların çoğunluğu geçen hafta gerçekleşen yıllık genel kurulda şirketin güvenli iklim geleceğine dair oynayacağı rolün meşruluğunu ispatlamasını talep etmek üzere oy kullandılar.

Exxon Mobil, Shell ve BP‘de geçirilen hissedar kararları gibi, bu teklif de Paris Anlaşması’nın asgari amacına dayanıyor: küresel ısınmayı 2ºC’de tutmak.

Dünya, düşük karbonlu ekonomiye doğru ilerlerken gerçekten de daha fazla fosil yakıt altyapısına ihtiyaç var mı? Sermayedarlar için büyük önem arz eden şey, bu yatırımların dönüşü olacak mı yoksa karaya mı oturacaklar?

Önerilen boru hattının toprakları üzerinden geçeceği yerli halklar tarafından güçlü bir şekilde muhalefet edilen bu proje için Kinder Morgan oyu bir engel daha teşkil ediyor.

Hükümetlerin büyük petrol şirketlerini bağlayacak şekilde düzenleme yapmadığı veya yapmak istemediği ülkelerde, hissedarlar sektörün kısa vadeli itkilerini zapturapt altına alıyor.

  1. Et alternatifleri

Birçok batılı, beslenme rejimimizin değiştirilmesini ve sebze ağırlıklı bir hayat tarzına geçilmesini tercih ediyor.

ABD’de son 3 yılda vegan beslenme rejimini benimseyen kişi sayısı %600‘ün üzerinde artış gösterdi. Vejetaryenlik ise Britanya ve Portekiz’de son 10 senede %350ve %400 oranında arttı.

Besi hayvanlarının sera gazına ne kadar katkıda bulunduğuna dair rakamlar %6 ila %32 arasında değişkenlik gösteriyor fakat BM Gıda ve Tarım Örgütü %14.5tespitinde bulunmakta..

Ülkeler, Paris Anlaşması ile insan etkinliği ile salımı gerçekleşen sera gazlarının miktarını ağaçların, toprağın ve okyanusların doğal hâlde emilimini sağlayabileceği seviyeye indirmeyi taahhüt etti.

Bazı çalışmalar vejetaryen olmanın “karbon ayak izinizi yarı yarıya azaltacağını” belirltiyor, yani vejetaryen hayat tarzı haraketinin gelmiş geçmiş en iyi yemek akımı olabilir.

  1. Güneşi içine çek

Şehirlerimiz dev enerji çiftliklerine dönebilir mi?

İnşa edilmiş çevrenin çoğunu pencereler, yollar, kaldırımlar oluşturuyor. Fakat ışığı hem emecek hem de içinden geçirecek bir güneş panelini nasıl yaratabilirsiniz?

The Conversation’da yeni yayınlanan bir makaleye göre bunun çözümü organik yarıiletkenler denilen yeni bir teknoloji olabilir. Bu teknoloji esnek, hafif, renkli veya tamamen şeffaf paneller tasarlamayı mümkün kılıyor.

Bir taraftan da İskoçya’da Glasgow Caledonian Üniversite’sindeki araştırmacılar güneş ışığına maruz kaldığında enerji üretebilen tuğla icat ettiler. Solar kaldırımların başarısı 2022 Katar Dünya Kupası’nda yapılacak olan testlerdeki performansına bağlı.

İklim değişikliği, bir fikir ve inovasyon patlamasını harekete geçirdi. Paris konferansına doğru süreçte, küresel temiz enerji araştırma bütçesinin %80’ini temsil eden 22 ülke ve Avrupa Komisyonu, temiz enerji araştırması ve inovasyonu için yapılacak yatırımı 2021 yılına kadar, yani 5 yıl içinde, iki katına çıkarmayı taahhüt etti.

  1. Bataryalarını şarj et

Paris Anlaşması ile 140 ülke yenilenebilir enerji kullanımını genişletmeyi Ulusal Katkı Beyanı (NDCs) içeriğine dahil etti ve 140 ülkenin 75’i bunu bir odak alanı olarak gösterdi.

Fakat en büyük zorluklardan biri, yenilenebilirlerin ürettiği değişken elektrik arzının nasıl depolanacağını bulmak.

Tesla’nın güney Avustralya’daki istisnai süper hücresi hariç şu andaki batarya çözümleri zor ve ulusal güç şebekelerinin ihtiyacını karşılamak için oldukça pahalı. Daha da endişe yaratan şey ise günümüz bataryalarında lityumun ana kimyasal olarak yer alıyor oluşu.

Amerika’nın Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacılar tuzlu su ile çalışan bir batarya geliştirdiler. Bu sayede fazla enerji ucuz ve güvenli bir şekilde depolanabiliyor ve sonra enerjiye yüksek talep olduğunda kullanılıyor.

Araştırma yöneticisi Yi Cui, tek yaptıklarının tuz ve su çözeltisi yaratmak olduğunu söyledi; “bir elektrot bıraktık içine ve elektronları hidrojen gazı formunda depolayabilen geri dönüşümlü bir kimyasal reaksiyon yarattık”.

  1. Boşlukları doldurmak

2014’te Ioane Teitiota’nın, vatanı Kiribati üzerindeki iklim tehdidi gerekçesiyle bulunduğu iltica başvurusu Yeni Zelanda mahkemelerince reddedilmişti.

Teitiota’nın talebinin hukuki bir dayanağı olmadığına karar verdiler. İklim mültecileri, çevresel tehditlerden ziyade insan kaynaklı zulme odaklanan BM mülteci sözleşmesindeki boşluktan dolayı ihmal ediliyor. Kurucuları muhtemelen milyonları yerinden edecek küresel bir iklim krizini hiçbir zaman hayal etmemişti.

Geçen yıl, yeni seçilen Yeni Zelanda hükümeti bunu değiştirmek için özel bir iklim mültecisi vizesi uygulamayı planladığını söyledi. Adalarını terketmek de dahil ihtimalleri gözönünde bulundurmak zorunda kalmayı istemediklerini söyleyen Pasifik ülkeleriyle bu politikanın nasıl sunulacağını görüşüyor. Fakat bu uluslarası hukuk nazarında iklim mültecilerinin var olmadığı gerçeğinin etrafından dolaşabilen bir uygulama modeli hâline gelebilir.

  1. Yeşil tahviller zincirlerinden kurtuldu

Paris Anlaşması imzalanmadan önce çevre açısından faydalı projeler için para toplayan yeşil tahviller okyanusta bir su damlasıydı. 2014 yılında, toplamda 37 milyar dolar değerinde bu tarz tahvil piyasaya sürüldü.

2016 yılında dünyanın en büyük 20 ekonomisinin liderleri G2O liderlik açıklamasının bir parçası olarak yeşil tahvillerin hacmini büyüteceklerini taahhüt etti. Bu finans dünyasının küçük bir köşesi üzerine dev bir ışık parıldattı.

Bu ve Paris anlaşması, yatırımcıları hükümetlerin iklim değişikliğine karşı eylemde kararlı ve bunu nakit ile desteklemeye hazır olduklarına ikna etti.

2017’de 157 milyar dolarlık yeşil tahvil piyasaya sürüldü. Moody’se göre bu, bu sene 250 milyar doları geçebilir.

  1. Arabasız şehirler

Görünürde hiç araba yok. Barselona’nın süperblokları şehir merkezinde arabasız bir alan yarattı ve şimdi diğer şehirler de bu fikri kopyalıyor.

 

Melbourne, Avustralya kamusal alanlarını arabasız alan olarak revize etmeyi düşünen en yeni şehirlerden birisi oldu. Girişimin amacı ise Barselona’nın ‘süperbloklarından’ aldığı ilham ile hava ve gürültü kirliliğini azaltmak.

Şehirlerde arabasız yerlerin sayısı gitgide artıyor ve bazı ülkeler önümüzdeki bir kaç yıl içinde dizel arabaları yasaklayacaklarını vaadediyor.

Barselona gibi bu Avustralya şehri de ızgara şeklinde planlanmış. Yeniden tasarlanan süperbloklar, merkezde yasaklanıp bunun yerine çeperden dolaşan araba ve toplu taşıtlar sayesinde, önceliği bisiklet kullanarak ve yürüyerek ulaşıma verdiriyor.

Karbon salım azaltımı yanında sağlık açısından da faydalar sağlıyor. Barselona’nın kuzeybatısında yer alan Vitoria Gasteiz şehrinin merkezinde yer alan bir süperblokta partikül kirliliğinde %38 azalma sağlandı.

 

Kaynak: Soila ApparicioMegan Darby ve Karl Mathiesen / Climate Home News