14 Kasım 2017 tarihinde Mersin Enerji Forumu, Mersin Mimarlar Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası işbirliğinde gerçekleştirildi. Nükleer santrallerin hukuksal süreci ve insan sağlığına olumsuz etkileri, Türkiye’deki enerji politikaları ve enerji verimliliği forumda tartışılan temel konulardı.
Bilindiği gibi enerji, özellikle sanayi devrimiyle birlikte ön plana çıkan, devletlerarası ilişkileri ve insan yaşamını önemli ölçüde etkileyen bir faktör olarak belirdi. Sadece dünyamız üzerinde olan bitenle ilgili değil, aslında tüm evrenin oluşumunda ve sürekliliğinde belki de en önemli rolü enerji oynuyor. Kozmolojik kısmını şimdilik bir kenara bırakırsak, dünyamız üzerinde başını güneş ve rüzgarın çektiği temiz enerji kullanımı ile fosil yakıt tüketimine dayalı kirli enerji kullanımı arasında ciddi bir mücadele var. Bir tanesi dünya üzerindeki yaşamın sürdürülebilirliğini olanaklı kılarken, diğeri onu günden güne bitirmektedir. İnsan faktörü şu an bu mücadele içinde çok kritik bir pozisyonda yer alıyor. Sonuçlarını hep birlikte yaşayıp, göreceğiz.
Bu atmosferde, kente ve çeşitli yerleşim alanlarına yakın bir yerde devam eden tehlikeli bir enerji projesinin pek çok tartışmayı beraberinde getirdiği bir zaman diliminde Enerji Forumu, Mersin için çok önemliydi. Seyfettin Atar moderatörlüğündeki forumda; Av. Alpay Antmen, Dr. Ful Uğurhan, Olgun Sakarya ve Serdar Erkan konuşmacı olarak yerlerini almıştı. Hukuki boyutunda önemli eksiklikleri olan Akkuyu Nükleer Santral projesinin hem yaratabileceği olumsuz sağlık etkileri hem de santrale ilişkin alelacele yapılan düzenlemeler bu forumda gözler önüne serildi. Nitekim ÇED raporu kesinleşmeden çivi bile çakılamayan alanda daha önceden hafriyat çalışmaları başlatılmıştı. Forumda yer alan konunun uzmanları bu projenin; sağlık ihlali, çevre kirliliği ve ekonomik maliyet gibi boyutlarının hesaba katılmadan, belli odakların çıkarlarına yönelik geliştirildiğini savunuyordu. Bu noktada görünen o ki, kentin ve bölgedeki yerel halkın fikirleri dikkate alınmadan işleme sokulan bu proje demokratik süreçlere uygun olmayan bir şekilde işletilecektir ve bir kaza sonrasında ceremesini öncelikle bölge halkı ve devamında da çevre ülke ve bölgeler çekecektir.
Forumda santralin yaratacağı olumsuz etkiler tartışılırken uzmanlar nükleer santral projesini eleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda enerji politikalarına ve enerji verimliliğine dair güncel bilgiler paylaşıp, nükleere neden ihtiyacımız olmadığını açıklıyorlardı. Böylelikle, yapıcı ve alternatif yaratan bakış açısı bu forumda vücut buluyordu. Nükleer santralin sanayiden ziyade askeri amaçlar doğrultusunda geliştirilebileceği ve üretilen elektriğin talebin çok üstünde olacağı vurgulandı. Bu noktada, yenilenebilir enerji alternatifinin altı çizilerek, güneşe ve rüzgara yapılacak bilimsel ve sosyal açıdan uygun yatırımlarla talebe yeterince karşılık verilebileceği belirtildi. Temiz enerji ve barışçıl ilişkilerin dolaşımda olduğu bir dünya hayalini kuran bizler de şu yorumu yapabiliriz elbette: dünya yönünü yenilenebilir ve güvenli enerjiye çevirmişken, biz neden fosil yakıtlarla çevremizi kirletelim ve nükleerle büyük bir riskin altına girelim. Bu yargımızı ve bu yargının etrafında oluşan soru işaretlerini şimdi karar alıcı mekanizmalara yöneltmenin tam zamanı. Barışçıl ve çevre dostu bir dünya için…
Barış Can Sever