Her ne kadar BM İklim Zirvesi 26. Taraflar Konferansı (COP 26) kararlarında kömürden çıkıştan doğrudan bahsedilmese de kömür kullanımının azaltılması ve fosil yakıtlara “verimsiz” teşviklerin sonlandırılmasının vurgulanması, kazanım olarak sayılabilir.

Buna ek olarak COP26 Zirvesi esnasında, 40’tan fazla ülke ve yaklaşık 150 kuruluştan oluşan bir koalisyon, 2030 yılından itibaren kömürü aşamalı olarak bırakma ve “artık kömürle çalışan yeni elektrik santrallerinin kurulmasını desteklememe” taahhüdünde de bulundu.

350.org Küresel Kampanyalar Koordinatörü Mahir Ilgaz da zirvede görece bir ilerleme kaydedildiğini ve tüm dünyada kömür, başta kömür karşıtı hareketlerin mücadelesiyle zaten yok olma yoluna girdiğini ve zirvenin de bunu tasdik etmiş olduğunu belirtti.

Zirveden hemen önce Türkiye’de Paris İklim Anlaşmasını onaylayarak ve 2053 yılında net sıfır hedefi koyarak aslında bu küresel iklim politikaları paralelinde hareket edeceğini bir nevi tasdik etmişti.

Bununla beraber Türkiye’den gelen açıklamalar karar alıcılar nezdinde bir kafa karışıklığı olduğunu gösteriyor.


Ilgın / Konya – Kömür yığma alanı – Foto: 350 Türkiye


İlk açıklama Türkiye’nin özellikle kömürden elektrik üretim politikalarının uygulayıcısı Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ)’dan geldi.

Düzenlenen bir söyleşide Medyascope’un sorusu üzerine, EÜAŞ Genel Müdürü Dr. İzzet Alagöz’e göre, Türkiye kömürden “o kadar da” çıkmıyor, hatta ikisi ihale aşamasında, beş kömürlü termik santral de yolda gözüküyor.

Alagöz’e göre Türkiye’nin planları yeni kömürlü santral kurmak üzerine. Yerli kömür kaynaklarımızın yüzde 10’unu dahi kullanmadığımızı belirten Alagöz, yerin altında 60 yıl yetecek kömürümüz olduğunu ve bu kömürü yerin altında bırakma niyetleri de olmadığını belirtti.

Bu açıklamadan bir kaç gün sonra ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, karbon yakalama teknolojisinin gelişmesi durumunda Türkiye’nin kömürden çıkmayacağını söyledi.

Dönmez, karbon yakalama teknolojisinin gelişmesi durumunda kömürün Türkiye enerji portföyünden çıkarılmayacağını kaydetti; “Yakıtın kendisinde kaliteyi artırıcı ve karbon azaltıcı teknolojik gelişmeler süreci şekillendirecek ama teknolojiler bugünkü haliyle kalırsa, net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda 2053’ten sonra kömürden elektrik üretim imkanı kalmaz” dedi.

Dönmez’in bu açıklamaları, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefiyle maalesef örtüşmüyor. Uzmanlar Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 için net sıfır karbon hedefini açıklamasının ardından atılması gereken en hızlı ve gerçekçi adım kömürü en geç 2030 yılına kadar elektrik sisteminden çıkarmak olduğunu belirtiyor.



‘‘Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030’’ raporu için, Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), Greenpeace Akdeniz, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği ve 350.org için modelleme çalışmasını APLUS Enerji yaptı.

Türkiye’nin kömür teşviklerini kaldırıp karbon emisyonlarını fiyatlandırma konusunda ciddi adımlar atması artık bir zorunluluk. Çünkü AB, Türkiye’nin önemli bir ticari paydaşı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB’ye ihraç edilen ürünlerdeki emisyon içeriğini karbon fiyatlaması yolu ile kontrol edecek.

Ulusal ölçekte karbon fiyatlandırma mekanizması uygulanmazsa Türkiye’den ciddi bir finansal kaynak sınırda karbon vergileri yoluyla yurtdışına aktarılacak, AB’ye yapılan ihracat üzerinde ek maliyetler oluşacak.

Söz konusu rapor, mevcut kömür teşviklerinin kaldırılması ve ‘‘kirleten öder’’ ilkesi çerçevesinde karbon emisyonunun fiyatlandırılması ile en geç 2030 yılına kadar kömürden çıkışın mümkün olduğunu ortaya koyuyor.

Öte yandan EÜAŞ’tan ve Fatih Dönmez’den gelen açıklamalarının işaret ettiği gibi mevcut durum devam ederse 2053 karbon nötr hedefine ulaşmak çok zor bir ihtimal haline gelecek.

İçinden geçtiğimiz küresel yakıt-fiyat krizi de göz önüne alınırsa kömürden çıkılması, enerji güvenliği ve yerli enerji kaynak fırsatlarını yakalamak için hayati bir öneme sahip.

Kısaca 2053 hedefleri için Türkiye’nin bugünden başlayarak adımlar atması gerekmekte. Zira dönüşümü ne kadar geciktirirsek zaruri olan dönüşümün ekolojik, ekonomik ve toplumsal maliyeti o kadar artacak. Bu dönüşüm için de bir an önce kömür sektöründe çalışanları da kapsayacak şekilde adil dönüşüm politikaları hayata geçirilmeli.

Rapora ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.