Yeni yayınlanan verilere göre Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 için net sıfır karbon hedefini açıklamasının ardından atılması gereken en hızlı ve gerçekçi adım kömürü en geç 2030 yılına kadar elektrik sisteminden çıkarmak.

Küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yarısına sebep olan kömürün ve kirleticilerin iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını serbestçe salmasının önüne geçilip, buna ek olarak kirletme bedelleri ödetilirse ve kamu kaynaklarıyla desteklenmeleri sonlandırılırsa en geç 2030 yılına kadar Türkiye’nin elektrik üretiminde kömürden çıkması doğal seyrinde gerçekleşecek.



‘‘Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030’’ raporu için, Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), Greenpeace Akdeniz, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği ve 350.org için modelleme çalışmasını APLUS Enerji’nin yaptı.

Türkiye’de kömür yatırımlarının neden olduğu çevre ve halk sağlığı ile iklim maliyetlerinin hiçbiri kömürlü termik santral ve/ya kömür madeni işletmecileri tarafından üstlenilmiyor. Üstelik yerli kömür alım garantisi ve kapasite mekanizması gibi uygulamalarla kömür sektörü teşvik ediliyor.

Türkiye’nin kömür teşviklerini kaldırıp karbon emisyonlarını fiyatlandırma konusunda ciddi adımlar atması artık bir zorunluluk. Çünkü AB, Türkiye’nin önemli bir ticari paydaşı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB’ye ihraç edilen ürünlerdeki emisyon içeriğini karbon fiyatlaması yolu ile kontrol edecek.

Ulusal ölçekte karbon fiyatlandırma mekanizması uygulanmazsa Türkiye’den ciddi bir finansal kaynak sınırda karbon vergileri yoluyla yurtdışına aktarılacak, AB’ye yapılan ihracat üzerinde ek maliyetler oluşacak.

Söz konusu rapor, mevcut kömür teşviklerinin kaldırılması ve ‘‘kirleten öder’’ ilkesi çerçevesinde karbon emisyonunun fiyatlandırılması ile en geç 2030 yılına kadar kömürden çıkışın mümkün olduğunu ortaya koyuyor.

Kömüre verilmekten vazgeçilen teşvikler, ve kirletenin ödediği toplam karbon maliyeti ile sağlanacak tasarrufla, dönüşümün faydalarının tüm toplumca paylaşılacağı, kimsenin mağdur olmayacağı planlamalara da kaynak ayrılabilir.

Buna ek olarak, kömür maliyetlerinin kirleticiler yani termik santral işletmecileri tarafından yüklenilmesi ve kömür teşviklerinin kaldırılması durumunda elektrik üretimi için kömür kullanımı akılcı bir tercih olmaktan çıkacak ve 2028 yılı itibarıyla ithal kömürden, 2029 yılı itibarıyla ise yerli kömürden çıkış doğal seyrinde gerçekleşecek

Kömürden çıkış senaryosunda, 2021 yılına kıyasla elektrik sektörü kaynaklı karbon emisyonları 2035 yılında %82,8 azalacak ve 27,6 milyon ton CO2 seviyesine gerileyecek. Bu durum Türkiye’nin iklim hedeflerine ulaşmasını mümkün hale getirecek.

Mevcut durum senaryosunda ise 2053 karbon nötr hedefine ulaşmak çok zor bir ihtimal haline gelecek. İçinden geçtiğimiz küresel yakıt-fiyat krizi göz önüne alınırsa kömürden çıkılması, enerji güvenliği ve yerlilik hedeflerini sağlamak için hayati bir öneme sahip.

Mevcut durum senaryosunda yenilenebilir enerjinin payı 2035’te %49,4’te, yerli kaynak oranı ise %59’da kalıyor. Kömürden çıkış senaryosunda ise rüzgar ve güneş enerjisi artacak; elektrik üretiminde tamamı yerli ve yenilenebilir olan enerjinin payı 2035’te iki kata çıkarak %73,6 olacak.



Kömürden çıkılmasının elektrik piyasa fiyatına etkisi simülasyonun ortalarında artsa da kömürden çıkış senaryosu altında devreye giren yenilenebilir enerji kapasitesi sayesinde bu fark giderek azalacak ve 2035 yılında mevcut durum senaryosu ile neredeyse eşitlenecek.

Kömürden çıkış senaryosunda elektrik üretim ve iletim sistemindeki yatırım ihtiyacı kömürden çıkışın gerçekleştiği 2029 yılına kadar ek 28 milyar dolar yatırım gerektiriyor. Bu da yıllık mevcut gayri safi yurt içi hasılanın yalnızca %0,5’inin ayrılması ile karşılanabilir.

2030’a kadar kömürden çıkışta nükleerin bir avantajı yok. Nükleer enerjinin yüksek maliyeti ve barındırdığı riskler de dikkate alındığında Türkiye’nin nükleer enerji politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
Kömürden çıkış planının, kömür bölgelerindeki çalışanları ve yöre sakinlerini mağdur etmemesi için kapsayıcı ve insana yaraşır istihdam olanakları yaratacak bir Adil Geçiş Mekanizması içermesi gerekiyor.

Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN EUROPE) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz de  Küresel iklim gündeminde, yeni santral kurulum maliyetleri, kömüre finansmanın durması gibi gelişmelerle kömürü geride bırakmak ve yenilenebilir kaynaklara hızlı bir geçiş kaçınılmaz hale geldiğine dikkat çekiyor.

Katısöz, bu çalışmanın gösterdiği gibi kömürün elektrik sisteminden temizlenmesi teknik ve finansal olarak mümkün olduğunu ama bu noktada en kritik olanın; bu geçişin toplumsal boyutunu en baştan planlamak ve kömür bölgelerinde çalışanlar ile yaşayanların insana yaraşır iş, toplumun tüm kesimlerini kapsayan istihdam, yeşil kalkınma gibi dönüşümün fırsatlarından yararlanmalarını sağlamak için yerel kalkınma ve istihdam politikalarını tasarlamak olduğunu belirtiyor.

Rapora ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.