‘Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri’ raporuna göre, 2019 yılında hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerine indirilseydi tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12,13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi. Temiz Hava Hakkı Platformu üyelerinden Yuva Derneği temsilcisi Dr. Pınar Özfırat “COVID-19 virüsü pandemisi sürecinde, uzun süre kirli hava soluyan kişilerde oluşan kronik hastalıkların enfeksiyonlara zemin hazırlayarak ne kadar büyük bir sağlık tehditi oluşturduğunu bir kez daha yakından gördük. Bazı illerimizde, 2016’dan beri hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü’nün yıllık sınır değerlerinin 4-6 katına kadar çıkıyor. 2020 yılının ilk altı ayında kapanan kömürlü termik santraller ve karantina nedeniyle azalan trafik sebebiyle bazı illerde hava kalitesi iyileşmiş olsa da, yeterli yapısal önlemler alınmadığı için kirlilik Haziran itibarıyla tekrar artmaya başlamıştır” dedi.
EN FAZLA ÖLÜM İSTANBUL’DA
2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölüm sayısının en fazla olduğu il İstanbul’dur. 2019 yılında hava kirliliği nedeniyle en fazla ölümün yaşandığı ilk üç il sırasıyla İstanbul (3.761), İzmir (2.075) ve Manisa (1.680) oldu. İstanbul’da 2019 yılında yıllık ortalama partikül madde (PM10) seviyesi iyileşmiş olsa da; yıl boyunca Sultangazi, Mecidiyeköy, Alibeyköy ve Kağıthane istasyonlarında neredeyse 200’den fazla gün günlük limitin üzerinde kirli hava ölçüldü.
İl nüfusuna oranla en çok hava kirliliğine bağlı ölümün yaşandığı il ise Iğdır olarak öne çıkıyor. 2019 yılının en kirli havasına sahip Iğdır ilinde, son üç yıldır sürekli yüksek olan hava kirliliğine bağlı ölüm yüzdesi, ilde yaşanan toplam ölümlerin %33,5’ini oluşturarak rekor seviyeye çıktı. Raporda, illerdeki kömürlü termik santraller başta olmak üzere sanayi tesisleri ve evsel ısınma amaçlı kömür kullanımının, özellikle coğrafi koşullar dikkate alındığına kirliliğin ana sebebi olduğu vurgulandı.
Rapordan öne çıkanlar
- 2019 yılında 30 ilde yaşayan yaklaşık 18 milyon kişinin yıl boyunca soluduğu havanın kalitesine (PM10) dair yeterli veri yok ve her 5 ilden 1’inde hava kirliliğinin sağlık etkileri yetersiz veri nedeniyle (PM5) hesaplanamadı.
- 2019 yılında, Türkiye’de hava kirliliği (PM10) yeterli veri olan 51 ilin %98’inde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün sınır değerlerinin üzerinde gerçekleşti.
- Son dört yıl boyunca düzenli olarak yüksek derecede kirli hava soluyan Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş, ve Afyon’da hava kirliliği sorununun çözülemeyen kronik bir sorun haline geldiği gözlemleniyor.
- Türkiye’de hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12.13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi.
- 2017 yılından beri her yıl hava kirliliği trafik kazalarının 6 katından fazla ölüme sebep oluyor. İstanbul, 2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölüm sayısının en yüksek olduğu il.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan ölçümlerdeki veriler yetersiz olduğu için, 2019 yılında 30 ilde yaşayan yaklaşık 18 milyon kişi (nüfusun %21’i) yıl boyunca soluduğu havanın kalitesi (PM10) konusunda yeterli veriye ulaşamadı. Toplam 2 milyon 196 bin kişinin yaşadığı Eskişehir, Muş, Uşak ve Şırnak illerinde hava kirliliği seviyesi üç yıldır bilinmiyor. Ayrıca, kanserojen olan ince partikül madde (PM2.5) ölçümü yılın %90 ve üzeri günde yapılmadığı için 60 ilde de yeterli veri bulunmuyor.
Platform’un Halk Sağlığı Uzmanları Derneği temsilcisi Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan, “2019 yılında hava kirlililiğinin sağlık etkilerini hesaplamakta çok ciddi veri sıkıntısı yaşadık. Kanserojen bir madde olan ince partikül madde (PM2.5) 60 ilde yeterli (yılda %90 gün ve üzeri) ölçülmüyor. Örneğin, 2019 yılında asgari düzeyde bile veri olmadığı için her 5 ilden 1’inde hava kirliliğinden kaynaklanan sağlık etkilerini hesaplayamadık. Acil olarak hem PM10 istasyonlarındaki ölçüm yapılan gün sayısı açısından veri kalitesinin iyileştirilmesi, hem de PM2.5 ölçümü yapılan istasyon sayısının artırılması ve mevzuatta PM2.5 için ulusal sınır değer belirlenmesi gerekiyor” dedi.
HAVA KİRLİLİĞİ KRONİK BİR SORUN
Son dört yıl boyunca ölçüm ortalamalarına bakıldığında düzenli olarak yüksek derecede kirli hava soluyan Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş, ve Afyon’da hava kirliliği sorununun çözülmeyen kronik bir sorun haline geldiği anlaşılıyor. Ayrıca, Amasya, Bursa, Iğdır, Manisa’da yaşayanlar da son dört yıldır düzenli olarak yılın en az yüzde 68’inde (200 gün) mevzuatta belirtilen günlük sınır değerin üzerinde kirli hava soludu.
Platform’un Greenpeace Akdeniz temsilcisi İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül, “Son dört yıldır hava kirliliği riskli derecede yüksek olan Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde, iyileştirme yapıldığı söylenerek tekrar çalışmasına izin verilen Afşin-Elbistan A Kömürlü Termik Santrali ’nden her gün siyah dumanların yükseldiğini gösteren görüntüler geliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan, çevre mevzuatına uyabilmesi için gereken yatırımları yapmamış olan bu santrallerin çalışmasına izin vermemesini istiyoruz. Bölgede çalışan iki kömürlü termik santralin çok yakınına altı yeni santralin daha inşa edilmesi planlanıyor ve sağlık etkileri hesaplanmıyor. Planlanan santrallerin yapılması, şehirdeki hava kalitesini daha da düşürecek, mevcut santrallerin neden olduğu hava kirliliğinden kaynaklanan sağlık sorunlarını daha da artıracak” diye konuştu.
TÜRKİYE’NİN EN TEMİZ İLLERİ
Türkiye’de yalnızca Ardahan, Tunceli, Rize, Artvin, Bitlis’te hava kirliliği üç yıl üst üste en düşük seviyede ölçüldü. Yine de, bu illerdeki hava kalitesi seviyelerinin bazıları Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği kılavuz değerlerin üzerindedir.
HAVA KİRLİLİĞİ VE GENLERİMİZE ETKİSİ
Raporda, hava kirliliğinin neden olduğu sağlık sorunları ile ilgili güncel bilgilere de değinildi. Hava kirliliğinin genleri etkilediğini söyleyen Platform’un Türk Nöroloji Derneği temsilcisi Doç. Dr. Semih Ayta, “Hava kirliliğinin genlerimiz üzerindeki etkisi, yaşamın tüm dönemlerinde eşit değildir. Gebelik öncesi, anne karnındaki dönem, erken çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde partikül maddenin etkilerine yatkınlık artıyor. Çocuk hastalarda yapılan çalışmalar, hava kirliliğinin genlerde yarattığı etki sonucu astım ataklarını tetiklediğini gösteriyor. Ayrıca, yeni çalışmalar partikül maddeye maruz kalmanın depresyon gibi mental hastalıklarla da ilişkili olduğunu göstermiştir’.
Yapılan çalışmalar, uzun süreli hava kirliliğine maruz kalan kişilerin, ortaya çıkan kronik hastalıklar nedeniyle COVID-19 gibi virüslere yakalanma ve olumsuz etkilenme riskinin daha yüksek olduğunu belirtiyor. Havadaki her 10 µg/m³’lük partikül madde (PM10) artışı, kalp ve damar sisteminden kaynaklı sorunlarda %0,7 ve solunum yolu kaynaklı sağlık sorunlarında %1,4’lük bir artışa neden olabiliyor.
TEMİZ HAVA SOLUMAK İÇİN ÖNERİLER
Platform, sağlıklı bir çevrede yaşamanın en temel şartlarından birisi olan hava kalitesini kalıcı olarak iyileştirebilmek için yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde tüm ilgili ve yetkili kurum ve kuruluşları aşağıdaki belirtilen konularda adım atmaya davet ediyor:
- Tüm hava kalitesi ölçüm istasyonlarının veri kalitesinin arttırılması,
- Kanserojen olan ince partikül madde (PM2.5) kirleticisinin tüm illerde ölçülmesi ve
- İnce partikül madde (PM2.5) için ulusal sınır değerleri içeren mevzuat düzenlemeleri yapılması,
- Çevre yatırımlarını tamamlamamış kömürlü termik santrallerin çalışmasına izin verilmemesi,
- Planlanan sanayi tesisleri için sağlık etki değerlendirme yapılması,
- Halk sağlığını merkeze koyan, sürdürülebilir istihdam ve krizlere karşı dayanıklı modeller oluşturmayı amaçlayan ekonomik toparlanma paketleri oluşturulması.