Yazar: Baran Alp Uncu

İklim acil durumunun ilanı, yaşanan iklim krizinin ciddiyetinin ve aciliyetinin siyasi alandaki karar alıcılara resmi olarak kabul ettirilmesi ve yerel/ulusal hükümetlerin ve meclislerin iklim krizine karşı önlemleri bir an önce alması için taahhüt vermeleri anlamına geliyor.  Bunun yanı sıra, iklim değişikliği siyasi alanda öncelik verilmesi gereken gezegenin karşı karşıya olduğu en büyük kriz olarak da tarif edilmiş oluyor. 

Bugüne kadar ulusal düzeyde parlamentolarında iklim acil durumu ilan eden ülkeler İrlanda, İskoçya, İngiltere ve Kanada’dan oluşuyor. Bunlara ek olarak, ABD’de Bernie Sanders ve Alexandria Octasio-Cortez’in başını çektiği Demokrat Parti senatörlerinin konuyu Senato’nun gündemine taşımaya hazırlandığı haberleri geçtiğimiz günlerde çıktı. 

Diğer yandan, dünya genelinde birçok irili ufaklı kent ve bölge meclisinde de yerel düzeyde iklim acil durumu ilan edilmekte. Bugün yerel düzeyde iklim acil durumu ilan eden kent ve bölgelerin ülkelere göre dağılımı şöyle: ABD 19, Almanya 34, Avusturalya 27, Avusturya 5, Belçika 1, Birleşik Krallık 200, Çekya 1, Fransa’da 8, Hollanda 1, İrlanda 11, İspanya 1, İsviçre 13, İtalya’da 15, Kanada’da 438, Polonya 3, Portekiz 1, Yeni Zelanda 12.  

Bu durum ile ilgili 3 durumun altı çizilmeli:

İklim Acil Durumu şu ana kadar Küresel Kuzey’le sınırlı

Birincisi, iklim acil durumu şu an için sadece Küresel Kuzey’deki ülke ve kentlerde ilan edilmiş durumda. Bunun küresel bir harekete dönüştürülerek, dünya geneline yayılması için girişimler bulunmakta. Ancak, Güney’deki ülkeler ve kentlerde, bu yönde çağrı yapan ve baskı kuran sivil girişimler bulunsa da, henüz bu kararı almış ulusal veya yerel bir hükümet bulunmuyor.

İklim Eylem Planlarının Önemi

İkinci olarak, iklim acil durumu ilan edilen yerlerde halihazırda iklim eylem planları oluşturulmuş ve uygulamaya konulmuş halde. İklim acil durumu ilan etmek, iklim krizine dikkat çekmek ve iklim krizine karşı mücadeleye kararlı ve iddialı bir şekilde devam edildiğine dair sembolik bir önem taşımakta. Ancak, bunun kapsamlı ve bütünleşik bir plan çerçevesinde uygulamaya konulan somut, hedefleri net olan ve uygulanabilir azaltım ve uyum eylemleri ile pratiğe dökülmesi gerekiyor. Mesela, iklim acil durumu ilan eden Paris, Londra ve New York kentleri oldukça iddialı iklim eylem planlarını bir süredir uygulamaya koymuş durumda. Kısacası, yerel ve ulusal hükümetlere iklim acil durumu ilan etmeleri için çağrıda bulunurken, iklim eylem planlarını oluşturmaları yönünde girişimde bulunmalarını talep etmeyi unutmamak gerekiyor.

Kentlerin Önemi

8 Eylül 2018 – Kadıköy İklim Elçileri’nin öncülük ettiği İklim İçin Ses Ver etkinliğinden

 

Son olarak, merkezinde iklim acil durumu ilanı olan hareketlenme, kentlerin iklim mücadelesi içerisindeki yadsınamaz önemine işaret ediyor. Zira ilk iklim acil durumu yerel düzeyde İngiltere’nin Bristol kentinde ilan edildi. Kent Konseyi üyesi Carla Denyer hem yerel düzeyde karbon salımlarının düşürülmesi hem de ulusal düzeyde hükümetin ve parlamento üyelerinin dikkatini çekmek amacıyla iklim acil durumu ilan edilmesi önerisi sundu ve Bristol Kent Meclisi öneriyi 2018 yılının Kasım ayında kabul etti. Daha sonra benzer kararlar aralarında Edinburgh, Londra, Manchester ve Bath’ın da bulunduğu birçok kentte de alındı. Extinction Rebellion / Yokoluş İsyanı’nın da protesto ve çağrılarıyla kentlerin başlattığı “iklim acil durumu” ilanı pratiği Birleşik Krallık Parlamentosu’na kadar ulaştı.  Avam Kamarası’nda alınan karar ile hükümetin mevcut karbon salımlarının 2050 yılında (1990 yılı seviyesine göre) %80 aşağı çekilmesinin ötesine geçilmesi hedefleniyor. Yeni hedef 2050 yılında karbon salımlarının sıfıra indirilmesi olarak belirlenmiş durumda. Benzer şekilde, İskoçya Parlamentosu’nda alınan karara göre karbon salımlarının 2045 yılında sıfırlanması hedefleniyor. 

Özetle, 

İklim acil durumu ilanına giden yolda yerellerden başlayan hareketlerin yadsınamaz bir önemi bulunuyor. Özellikle iklim krizinin hem faili hem de mağduru olan kentler; iklim mücadelesinde yerel, ulusal ve küresel boyutta etkili birer aktör olarak gün geçtikçe daha fazla önem kazanıyor. Paris örneğinde de görülebileceği gibi kentlerin katılımcı şekilde hazırladıkları iddialı iklim eylem planları, iklim acil durumunun da önünü açmak için önemli bir katalizör işlevi görüyor. Halihazırda içinden geçmekte olduğumuz iklim krizi daha fazla derinleşmesini engellemek istiyorsak, somut kararların alınması için yerellerimizden başlayarak bir an önce harekete geçmeliyiz.

Yerel yönetimlerimize katılım araçları hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak ve harekete geçmek için www.iklimicinkentler.org sitemizi ziyaret edebilirsiniz