350.org geçtiğimiz gün yayımlanan “IPCC 1,5°C Küresel Isınma Özel Raporu”nun bilimsel verileri ışığında, iklim değişikliğinin gerçek hayatlara nasıl yansıdığını gösteren ve yerel toplulukların fosil yakıtlara karşı mücadelelerini anlattığı “Halkın 1,5°C Dosyası”nı yayımladı.

IPCC Raporu’nun sunduğu bilimsel çerçevenin insanlar için ne anlama geldiğini vurgulayan “Halkın 1,5° Dosyası”, 13 ayrı hikayeye odaklanıyor: Bu hikayeler arasında Avustralya’daki dev maden projesi Adani’ye karşı Pasifik Adaları’nın verdiği mücadeleden Afrika’daki balıkçı toplulukların yeni termik santral projelerine karşı kampanyalarına; Güney İtalya’da yüz yıllık zeytin ağaçlarını TAP boru hattına karşı savunanlardan, Amerika’da yerli halkların boru hattı Keystone XL boru hattına karşı kurduğu “Solar XL” güneş enerjisi girişimi gibi dünyanın dört bir yanından örnekler bulunuyor.

>1,5°C’de Okyanusya 
1,5°C’lik ısınma, Okyanusya’da yağmur ve sıcaklık rejimlerini değiştirerek, daha şiddetli tropik tayfunlara ve yükselen deniz seviyesine sebep olarak geçim kaynaklarını tehdit edecek. 2°C’lik ısınmada, dünya çapında kıyı çizgilerinin %70’inden fazlasında deniz seviyesi artışı 20 santimden fazla olacak ve bu da tuzlanma, artan su baskınları ve erozyona sebep olacak.

Pasifik Adaları sakinleri, gezegenin en savunmasız bölgelerinden birinde dev bir kömür madeni projesini durdurmak için Avustralyalı aktivistlerle birlikte çalışıyor. Fosil yakıt devi Adani tarafından yapılmak istenen Carmichael madeni, Büyük Set Resifi üzerinden milyonlarca ton kömür taşımayı hedefliyor.

>1,5°C’de Kenya 
Bu yüzyılın ortalarında sellerin ve kuraklıkların Kenya’ya yıllık maliyetinin GSYH’nın yaklaşık %2,4’ü kadar olacağı; su kaynaklarındaki bozulmanın da ilave bir %0,5 yıllık maliyet ekleyeceği öngörülüyor. 1,5°C’lik ısınma senaryosuna kıyasla, 2°C’lik ısınmada, Kenya’nın temel gıda ürünleri olan mısırın ve fasulyenin veriminin %25 daha az olacağı tahmin ediliyor. Ayrıca yüzyılda bir görülen fırtına dalgalarının %10 şiddetlenmesi, deniz seviyesinde 1 metrelik artışla birlikte sahil şeridindeki toprakların ve şehirlerin yaklaşık %40’ının etkilenmesine sebep olacak.

Kenya UNESCO Miras Alanı’ndaki balıkçı topluluğu, dev bir kömürlü termik santrale karşı çıkıyor ve liderlerini sömürgecilikle suçluyor. Teklif edilen kömür tesisi 120 bin kişiyi yerinden edebilir ve iklim değişikliğinin tehdit ettiği hassas bir deniz ekosistemini bozabilir.

>1,5°C’de İtalya 

Akdeniz bölgesi şimdiden 1,3 derece ısındı. İtalya geniş bir yelpazede olumsuz iklim etkileriyle karşı karşıya. İtalya’nın güneyinde yağışın %5 ila %20 azalması bekleniyor; bölgede tarım ciddi bir risk altında. Aynı bölgede, vektörle bulaşan hastalıkların sıklığının da artması bekleniyor.

Güney İtalya’daki topluluklar Trans Adriatic doğal gaz boru hattına karşı mücadele ediyor. Akdeniz halihazırda kuraklık ve orman yangınlarıyla mücadele ede dursun, Avrupa yeni doğal gaz mega projeleriyle iklim krizini körüklüyor. Salento’daki yerel bir topluluk, asırlık zeytinliklerini koruma savaşı veriyor.

>1,5°C’de ABD 
Montana ve Dakota’da önümüzdeki 70 yılda, sıcaklığın 38 °C üzerinde olduğu gün sayısının iki misline çıkması bekleniyor. Bu da çocuklar, yaşlılar ve yoksullar için ciddi sağlık risklerine neden olacak. Yükselen sıcaklıklar nedeniyle önümüzdeki 50 yıl içerisinde sulamada su kullanımı %25 civarında artacak. Yağış rejimi değişecek, şiddetli fırtınaların sıklığının da artması olası; bu ikisi birleştiğinde sel riski de artacak. Montana 2030’a kadar buzullarının bir kısmını tümüyle kaybedebilir.

Obama tarafından reddedilen, Trump tarafından tekrar gündeme getirilen Keystone XL boru hattı projesinin günde 800 bin varil katran kumulu petrolü taşıması bekleniyor. Yerli halklar, toprak sahipleri, çiftçiler ve destekleyici örgütler bu boru hattını engellemek için bir araya gelerek Solar XL’i oluşturdu.

Dünya 1,5 Derece Isınınca Neler Olacak?


Halkın 1,5° Dosyası’nda yer alan “Neden 1,5°C Altında Kalmalıyız?” bölümü 1,5°C ve 2°C’lik ısınmanın ne gibi etkileri olacağını inceliyor ve bu etkileri sıcaklık, yangınlar, fırtınalar, deniz buzu ve deniz seviyesi artışı, gıda, sağlık ve ekonomi başlıklarıyla değerlendiriyor.

  • Eğer 1,5°C’lik ısınma eşiğini geçip 2°C’ye doğru ilerlersek, birçok yer ilave 0,5°C’den çok daha fazla ısınacak, hatta bazı bölgelerde 2–2,5°C’ye kadar daha fazla ısınma gerçekleşecek.

 

  • 1,5°C’lik ısınma senaryosunda, dünya çapında şimdikinden iki kat mega-şehir aşırı sıcaklardan etkilenecek. 2050 yılına kadar sıcak hava dalgalarından etkilenen insan sayısı 350 milyon artabilir.

 

  • 2°C’lik bir artışta, 1,5°C’lik bir ısınmaya nazaran, her yaz büyük Avrupa şehirlerinde sıcaklık nedeniyle gerçekleşen ölümler %15 ila %22 artacak.

 

  • Akdeniz’de, 1,5°C’lik ısınma durumunda tatlı su kaynaklarının %9 azalması öngörülürken, 2°C’lik ısınma için bu azalmanın %17 olması bekleniyor.

 

  • 1,5°C artış sınırında kalınırsa dünya çapında yangın olasılığının 2010-2039 arasında %37,8 artacağı, 2070-2099 arasında (>3,5°C) ise %61,9 artacağı öngörülüyor.

 

  • Buzullardaki mevcut hacmin % 28 ila % 44’ü sürdürülemez durumda; mevcut iklimde bu hacim er veya geç eriyecek. 1,5°C ve 2°C’ye kadar ısınma durumunda ise, buzulların erimesi sonucunda “0,15 ila 0,2 metrelik” deniz seviyesi artışı gerçekleşecek. Bu 2030 yılında sahil şeridinde yaşayan 400 milyon insanın risk altında olduğu anlamına geliyor.

 

  • 1,5°C’lik ısınma durumunda dünya çapında mercan resiflerinin %70’inden fazlası ağarma yüzünden yok olabilir.

 

  • 2°C’lik ısınma çok sayıda ülke için öngörülen ekonomik büyümenin ciddi ölçüde azalması demek; kişi başına ortalama GSYH 2100 yılına kadar %13 azalabilir.

Fosilsiz bir dünya mümkün

 

Küresel ölçekte yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilmesi, dünya çapında 24 milyon ilave istihdam sağlayabilir ve yılda 4,6 milyon erken ölümü önleyebilir. Bu geçiş, 2050 yılına kadar, hava kirliliği temelinde 20 trilyon doları aşkın maliyeti ve iklim değişikliği temelinde 30 trilyon doları aşkın maliyeti ortadan kaldıracak.

Konu hakkında konuşan 350.org Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Efe Baysal, iklim krizinin insanlık için bir varoluş krizine dönüştüğünü belirterek “Şayet bildiğimiz anlamda yaşamı devam ettirmek istiyorsak harekete geçmek veya geçmemek arasında bir seçim şansımız yok” dedi.

Baysal konuşmasına şöyle devam etti: “1,5°C hedefi, 2050 yılında küresel CO2 emisyonlarının tamamen ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Böyle bir azaltım için bir an önce ihtiyaçların belirlenerek enerji talebinin azaltıldığı, elektrik üretiminin karbonsuzlaştırıldığı ve fosil yakıtların tamamen bırakıldığı bir dünya için harekete geçmemiz gerekiyor. 1,5°C durağını kaçırmamak için zamanımız az, ancak yerel toplulukların hava, su, toprak ve iklim için verdikleri mücadeleler bu talebin ve azmin halihazırda mevcut olduğunu gösteriyor” dedi.

***

Halkın 1,5°Dosyası’na Türkçe olarak www.350turkiye.org/1-5 adresinden ulaşılabilir. Ayrıca site üzerinden iklim değişikliğinin aciliyetini vurgulamak ve bir an önce harekete geçilmesini talep etmek için karar mercilerine IPCC Raporu’nu ve Dosya’yı iletmeye yönelik bir etkinlik oluşturma seçeneği de bulunuyor.

IPCC 1,5°C Küresel Isınma Özel Raporu Ne Diyor? 

Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında hazırlanan IPCC 1,5°C Küresel Isınma Özel Raporu, Paris Anlaşması’nda ifade edilen 1,5°C sınırının sürdürülebilir kalkınma için kritik öneme sahip olduğunu gözler önüne seriyor.

IPCC 1,5°C Küresel Isınma Özel Raporu, küresel ısınmanın yıkıcı ve geri dönüşü olmayan etkilerini engellemek için fosil yakıtların kullanımının hemen şimdi durdurulması ve tümüyle yenilenebilir enerjiye dayanan enerji sistemlerine geçilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bilim insanları “iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini engellemek için, 2035 yılına kadar her yıl 2,4 trilyon dolar temiz enerji yatırımı yapılması ve 2050 yılına kadar kömürlü termik santrallerin neredeyse tamamının kapatılması gerekiyor” diyor.

IPCC 1,5°C Küresel Isınma Özel Raporu, Paris Anlaşması’nın 1,5°C hedefinin tutturulabilmesi için küresel seragazı emisyonlarının 2030 yılına kadar yüzde 45 oranında azaltılması ve 2050 yılında emisyonların sıfırlanması gerektiğini ortaya koyuyor. Rapor, bunun için çok hızlı ve benzeri görülmemiş bir çabayla enerji sektörü başta olmak birçok sektörün acilen dönüşmesi gerektiğini ifade ediyor. Raporun bulguları, 1,5°C eşiğini aşmamak için, yaşamın her alanında düşük karbonlu teknolojilerin hayata geçirilmesi ve ekonomik yapıların değişmesi gerektiğini gösteriyor.

IPCC 2. Çalışma Grubu Eşbaşkanı Debra Roberts “Bu rapor bizim türümüze, artık vaktin geldiğini ve harekete geçmemiz gerektiğini söylüyor. Bu, bilim insanlarının şu ana kadar yaptığı en açık ve net uyarı; umarım bu insanları harekete geçirir ve bu rehavet havasını ortadan kaldırır” diyor.

Rapor’da küresel emisyonların 2016 yılında tekrar artışa geçtiği ifade edilirken, sanayi öncesi döneme göre atmosferdeki C02 miktarının yüzde 38,4 arttığı belirtiliyor. Küresel sıcaklıklarda 1°C’lik bir artışa neden olan bu emisyonlar, özellikle enerji başta olmak üzere birçok sektörde yoğun fosil yakıt kullanımına bağlanıyor.

1,5°C hedefi, 2050 yılında küresel CO2 emisyonlarının tamamen ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Böyle bir azaltım için, enerji talebinin azaltılması, elektrik üretiminin karbosuzlaştırılması ve enerji kullanımında fosil yakıtların tamamen bırakılması gerekiyor.

Gelecek 20 yılda, düşük karbonlu enerji teknolojileri ve enerji verimliliği yatırımlarının yaklaşık iki katına çıkması, fosil yakıt arama ve çıkarma yatırımlarının ise dörtte birine düşürülmesi gerekiyor.

1,5°C ile uyumlu patikaların hepsinde, birincil enerji kaynağı olarak yenilenebilir enerjinin payı artarken, küresel kömür tüketimi azalıyor. Hedefin tutturulabilmesi için 2050 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarının küresel elektrik üretimine payının yüzde 49 ile 67 arasına yükselmesi kömürün ise yüzde 1 seviyelerine düşmesi gerekiyor.

Elektrik üretimi kaynaklı emisyonlarda kömürlü termik santraller önemli bir role sahip. “Ancak, kömürlü termik santral projelerinde son yıllarda önemli bir düşüş yaşandı ve bazı kaynaklar planlanan ve inşa halindeki santrallerin üreteceği emisyonların 2015 yılından beri yarı yarıya azaldığını belirtiyor.”

Yine çalışmada belirtildiği üzere, şu andaki mevcut durum aynı şekilde devam ederse sanayi öncesi döneme göre 2030 ile 2052 yılları arasında 1,5°C hedefini aşacak. Bu yüzden, raporda da ifade edildiği gibi tarihte görülmemiş bir hızla ve kapsamla fosil yakıtlara dayalı üretim modellerinin dönüşmesi gerekiyor.

Rapor bu dönüşümün, sürdürülebilir kalkınmanın temini ve yoksulluğun azaltılması için kritik öneme sahip olduğunu ifade ediyor. Rapora katkı sunan bilim insanlarına göre bu küresel dönüşüm, sağlık ve gıda gibi tüm insanlığı ilgilendiren konularda ortaya çıkabilecek ölümcül ve kalıcı hasarların risklerini de önemli ölçüde azaltacak.