Bu hafta İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) gündeminde iklim ve çevre yer alsa da, toplantının kendisi, kârlarını artırmanın gitmek istedikleri tek yön olduğunu defalarca kanıtlayan iş dünyası ve siyasi liderlerle dolu.
BP, Chevron ve Saudi Aramco gibi fosil yakıt firmalarının temsilcilerinin yanı sıra yatırım bankalarının başkanları da, sözde amacı işletmelerin ve hükümetlerin dünyayı herkes için nasıl daha iyi bir yer haline getirebilecekleri konusunda yılın gündemini belirlemek olan yıllık toplantıya katılanlar arasında yer alıyor.
Karar vericiler, katılımcılar ve WEF’te seslerini duyuracak olanlar karbon yoğun enerjiyi destekleme eğiliminde olup iklim aktivistlerini, bilim insanlarını ve yenilenebilir enerji liderlerini dışarıda bırakıyorlar. Sonuç olarak, dile getirilen ihtiyaç ve istekler %1’in lehine sonuçlar doğuracaktır. Benzer bir çıkar çatışması, bu yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılacak ve ülkenin petrol şirketi ve enerji işletmelerinin başındaki Sultan Al Jaber’in başkanlık edeceği COP28 iklim zirvesini de etkileyecek.
Ancak, görünüşte seçmenlerinin yaşamlarını iyileştirmek için seçilen devlet temsilcilerinin, bizi mevcut krize iten sektörün kendisi de odada bulunacakken, iklim değişikliğini ele alma sözlerini yerine getirmeleri nasıl beklenebilir?
BM’nin son iklim raporu 1,5 derecelik ısınmanın güvenli olmadığını açıkça ortaya koyarken WEF’in 2023 Küresel Risk Raporu “1,5 C’lik bir dünyaya geçiş için giderek daralan pencereyi” ve kaynak kıtlığı ile iklim değişikliğinin küresel olarak oluşturduğu geniş riski kabul etmektedir. Bunlar önümüzdeki iki yılın en önemli on endişesinden beşini oluştururken, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü önümüzdeki on yıl içinde en hızlı kötüleşen küresel riskler olarak sıralanıyor.
Buna rağmen, dünyanın en büyük ekonomileri fosil yakıt gelişimini finanse etmeye devam etmekte ve bu risklerin gerektirdiği enerji dönüşümünü hızlandırmak için anlamlı adımlar atma konusunda geride kalmaktadır. G20 ülkeleri ve başlıca çok taraflı kalkınma bankaları (MDB’ler) 2019-2021 yılları arasında fosil yakıtlara yılda 55 milyar ABD doları aktarmıştır.
Tüm dünyayı saran ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle daha da şiddetlenen enflasyon, enerji ve hayat pahalılığı krizinin ortasında, fosil yakıt lobicilerinin varlığı, tipik yara bandı çözümlerine başvurma tehlikesi yaratıyor. Fosil yakıt bağımlılığı bizi bu karmaşanın içine soktu ve bu durumdan çıkaramayacak.
Dünyanın enerji sistemi ve buna bağlı ekonomik bağımlılık, artan fiyatların yükünün en düşük mali ayrıcalığa sahip hane halklarına düşmesiyle birlikte, istikrarsız ve güvensiz olarak gözler önüne serilmiştir.
Çözümleri biliyoruz: Enerji, ulaştırma ve tarım sektörlerinde adil geçişi hızlandırmak, ekosistemlerimizi korumak ve restore etmek ve uyum ve azaltmaya yatırım yaparken kayıp ve zararı finanse etmek için kamu parasının yenilenebilir enerjiye yönlendirilmesi gerekiyor.
G20 ülkeleri, trilyonları fosil yakıtlara aktarmak yerine, Küresel Güney’deki çok taraflı kalkınma bankası kredilerinden borç tahsilatını askıya alabilir ve en çok etkilenen bölgelerde iklim direncine öncelik vermek için kredi çerçevelerini dönüştürebilir.
World Energy Outlook’a göre, ABD Enflasyon Azaltma Yasası, AB’nin 55’e Uyum paketi ve RePowerEU, Japonya’nın Yeşil Dönüşümü (GX) ve Kore, Hindistan ve Çin tarafından belirlenen uzun vadeli temiz enerji hedefleri gibi olumlu eylemler, 2030 yılına kadar bugünkü temiz enerji yatırımlarını iki katından fazla artırabilir ve küresel emisyonların 2025 yılında zirveye ulaşmasını sağlayabilir.
Ancak yenilenebilir enerji yatırımlarını artırmak ve 1,5 veya 2 derecelik ısınmayla ilişkili iklim etkilerinden kaçınmak için daha güçlü politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. Fosil yakıt projeleri için kamu finansmanı, temiz enerji için şu anda sağlanan miktarın iki katı olmaya devam etmektedir.
En çok etkilenen toplulukların, yenilenebilir enerji kampanyacılarının ve uzmanların sesleri tartışmaların dışında bırakılırken, iklim suçlularından taleplerde bulunarak WEF’i meşrulaştırmayacağız. Dünyanın zenginleri bu hafta bir araya gelirken, temsil ettiklerini iddia ettikleri topluluklar iklim felaketini gerçek zamanlı olarak yaşıyor.