Ünlü kent kuramcısı Rober Park “Kent, insanın içinde yaşadığı dünyayı yeniden yapma, gönlünün çektiği biçime daha fazla getirme yönündeki en başarılı girişimidir.” der. Herhalde sayın Park, betona doymak bilmeyen, yeşili mumla aradığımız kentlerimizi görse oturur ağlardı. Bir de bunun üzerine son dönemde giderek sıklığı altan ani hava değişimlerini ve bu hava değişimlerinin kentlerimiz üzerinde yarattığı krizi görse “neden?” diye sorardı: “Neden böyle kentler yarattınız?”. Acaba geçtiğimiz Pazar Ankara’yı sular seller götürürken kenti yirmi seneyi aşkın süredir yönetenler Robert Park’ın “neden?” sorusuyla karşılaşsa biraz olsun utanırlar mıydı? Yol, daha fazla yol, daha fazla yolla gelen ve sadece araç trafiğini düşünerek hayata geçirilmiş battı çıktı tüneller (günün sonunda kentler araçların değil yayalarındır değil mi?), bütün bunlara eşlik eden altyapı yetersizliği ve 2018’de Türkiye’nin başkentinden Pazar gördüğümüz manzaralar…

Meselemizin iklim krizini ayağını da atlamayalım. 1970lerden 2010lara Türkiye’de senede ortalama 400 civarında aşırı iklim olayı yaşanırken bu sayı şu anda üçe, dörde katlanmış durumda. Sadece 2016 yılında Türkiye’de 1313 aşırı iklim olayı gerçekleşmiş. Herhalde 2018’in aşırı iklim olaylarından birisi de Pazar günü Ankara’da yaşadıklarımız olacak. Ancak istatistiğe geçmenin ötesinde geçtiğimiz yaz İstanbul’da, geçtiğimiz Pazar Ankara’da yaşadıklarımız bize bas bas bağırarak iki konuyu önceliğimiz haline getirmemiz gerektiğini söylüyor: 1) Böyle gitmez, işe yüzerek gitmek istemiyorsan fosil yakıtları bir an önce yerin altında bırak iklim krizini dernileştirme! 2) Böyle gitmez, iklim krizini önleyici adımlar atarken bir yandan da içinden geçtiğin krizi görmemezlikten gelemezsin, kentlerini bir an önce insan odaklı, sağlıklı, yaşanabilir, “iklim dostu” hale getirmelisin!

İşte zurnanın zırt dediği nokta da tam burası. Seneden seneye (ve belki de aydan aya, hatta günden güne) sıklığı artan iklim krizini ve kentler üzerindeki etkilerini görmemezlikten mi geleceğiz yoksa bir an önce harekete mi geçeceğiz? Robert Park’tan aldığımız alıntının devamı şöyle: “Fakat kent insanın yarattığı dünyaysa eğer, bundan dolayı içinde yaşamaya mahkûm edildiği dünyadır da. Dolayısıyla, insan kenti yaparken, dolaylı olarak ve yaptığı işin doğasını açıkça anlıyor olmaksızın, kendini yeniden yapmıştır.” Kendimizi ve kentimizi, dolayısıyla yarattığımız sistemi tekrar ele almanın vakti geldi de geçiyor. Dünyanın dört bir yanında milyonların söylediği gibi vakit iklimi değil sistemi değiştirme vakti.

Geçtiğimiz Pazar sosyal medyaya yansıyan Ankara’dan afet manzaralarıyla bitirelim: