Elif Gündüzyeli
Avrupa İklim Eylem Ağı
IMG_1006

350.org

3000 yıllık kültürel mirasa ev sahipliği yapan Amasra’yı gezerken mutlaka, en az bir kişi, Fatih Sultan Mehmet’in fethi esnasında panoramik bir noktadan kente bakarak lalasına, “Lala lala! Çeşm-i cihan bu mu ola?” diyerek belirttiği hayranlığı anlatır. Hikayeye göre Fatih, bu güzel kente zarar vermemek için savaşsız almanın yolunu bulmuş. Bugün aynı noktadan bakarken, üzerinde termik santral kurulması planlanan yemyeşil burnu gösteriyor Amasralılar. Yaptırmamak içinse bölge halkı 12 yıldır yılmadan mücadele ediyor.

IMG_1059

350.org

İstanbul’dan Amasra’ya, Barolar Birliği Çevre Komisyonu ile Bartın Barosu’nun düzenlediği “Enerji, Çevre, Hukuk” panelini izlemek için yola çıkıyoruz. Kış soğuğunun tam göbeğinde, sisli Bolu dağını geçmek suretiyle buz gibi poyrazıyla meşhur Amasra’ya gidiyor olduğumuz için heyecanlıyız. Bu heyecanımızın tek nedeni panel değil tabii, Bartın Platformu’nun yerelde gösterdiği HEMA termik santrali projesine karşı direnişini yerinde görmek, platform üyelerinden hikayelerini dinlemek, deneyimlerinden bir şeyler öğrenebilmek. Sert rüzgarlı Cumartesi öğleden sonra, panelin düzenlendiği salona yürürken Amasra’nın daracık sokaklarından öbek öbek insan grupları aynı yöne doğru gidiyordu. Salon 200 kişiyi ağırlamak için hazırlanmıştı, sonradan eklenen 50 sandalye ve ayaktakilerle birlikte paneli yaklaşık 300 kişi izledi. Ben ilk defa yerel ölçekte enerji, çevre, hukuk konulu bir konuşmayı dinlemeye gelen bu kadar çok insan gördüm. Üstelik panel Bartın dışında pek duyurulmamıştı, ancak Amasra’nın içinde iki metrede bir afişler vardı. Katılımcıların neredeyse tamamı Bartınlı ve Amasralılardı.  

DSC_6978

Bartın Platformu

DSC_6967

Bartın Platformu

 

Kömür çıkarma taahhüdüyle saha kiralamaktan, limanlı termik projesine

Bartın Platformu’nun sistematik mücadelesi ve bir platform altında bir araya gelmesi, 2005 yılında Hattat Holding’e bağlı Hema’nın Türkiye Taşkömürü Kurumu’yla (TTK) taş kömürü çıkarmak üzere yaptığı rödovans anlaşmasıyla başlıyor. Rödovans anlaşması, devlete ait maden ruhsat alanlarının tamamı ya da bir kısmının, hukuki hak ve sorumlulukları kendisinde tutarak, şirketlere bir süreliğine kiralanması demek. Halihazırda çok bilindik bir terim olmasa da 301 işçinin yaşamına mal olan 2014 Soma kömür madeninde çıkan yangın ile rödovans modeliyle kömür çıkartmanın düşük iş güvenliği standartlarını beraberinde getirmesi gündeme gelmişti. Hatta aynı dönemde bu modelin modern köleliğe yol açtığı da tartışma konusu olmuştu.

2005 yılında TTK’dan Amasra B sahasını rödovans anlaşmasıyla 20 yıllığına kiralayan Hema, bu 20 yılda 56 milyon ton taşkömürü çıkarmayı taahhüt etmek suretiyle; termik santral planlamadığını, sadece kömür çıkaracağını açıklıyor. Bartın Platformu ise Hema’nın adını ilk defa 2005’te duymamış, 1999 yılında Amasra’da TTK’nın ürettiği kömür kaynaklı 150 MWlık bir termik santral kurma niyetiyle gündeme gelmiş. Tabii şirketin termik yatırımı niyeti bilindiği için Amasra B sahası üzerinden yapılan rödovans anlaşması, yereldeki hareket içinde kuşkular uyandırıyor. Nitekim, şirket sahayı 2006’da devraldıktan hemen sonra, 2007 yılında çıkaracağı kömürü 600 MWlık bir termik santralde yakacağını duyuruyor. Sonra sırasıyla 2008’de 1320 MW, 2009’da  2640 MW’lık, 2010’da ise 2640 MW’lık iki termik santral kuracağını açıklayan şirket, 2012’de  kurulu gücü 4000 MW’a, daha sonra hızını alamayarak 2013 Ocak ayında 5000 MW’a, 2013 Şubat ayında 6400 MW’a kadar ulaşan termik santral kapasitesi planlarıyla ortaya çıkmış(Erdoğan Atmış, 2016, “Yerelde Dikkate Değer Bir Örnek: Bartın Platformu’nun Termiksiz Yaşam Mücadelesi”, Değişen Karadeniz’i Anlamak) Halihazırda Bartın Platformu’nun mücadele ettiği, ÇED ve çevre düzeni plan değişikliği davaları devam eden ise Gömü ve Tarlaağzı köylerine kurulmak istenen 1320 MW kapasiteli Amasra HEMA termik santrali.

insanZinciri_fotoByBartınPlatformu

Bartın Platformu

İşin ilginç yanı, geçtiğimiz 12 yıl içinde şirketin 20 yıl içinde 56 milyon ton kömür çıkarmak için kiraladığı Amasra B sahasında, sondaj kuleleri ile halihazırda çalışmakta olan işçiler olduğu halde, henüz hiç kömür çıkartılmış değil. Oysa ki yapılan rödovans sözleşmesine göre 2014 yılına kadar 10 milyon ton kadar kömür çıkartmış olmalıydı. Tabii bunca yıl içinde devletten kiraladığı alanda madenin üretime başlamamış olmasıyla devlete borçlu durumda olması, üstüne üstlük 9 işçinin hayatını kaybetmesi şirketin bolca skandalla, can ve mal kayıplarıyla gündemde kalmasını sağladı.

Tutarsızlıklar vakasıyla ikonik yerel mücadele: #davacıyım

Tüm bunlar, Bartın Platformu’nu genişleterek mücadelesine tüm Amasra ve Bartın halkının katılımını sağlamış. Başka bir ilginç durum da, halihazırda TTK’nın işlettiği Amasra A sahasından senede yalnızca 300 bin ton kömür çıkartılabiliyor ve bu madende çalışan işçi sayısı her geçen yıl gözle görülür azalmaya uğruyorken (20 yıl önce on binlerce işçi çalışırken 2016’da toplamda 784 kişi- işçi ve memur çalışmış), HEMA henüz kömür çıkartamadığı alanda 1320 MWlık bir santrale yetecek miktarda kömür çıkaracağını iddia ederek binlerce işçiye istihdam sözü veriyor. Bütün bunlar epey ilginç olsa da bana göre en tuhafı, yerli enerji kaynağına dayalı olduğu iddia edilen bir termik santral projesinin içinde bir de limanın olması. Aslında tüm bu tuhaflıklar birleştiğinde ortaya çıkan tablo, şirketin esas niyetinin kömür çıkarmak değil, kömürü belki biraz sembolik olarak çıkartıp çokca ithal ederek yakmak olduğunu gösteriyor. E peki ya rödovansla devletten kiralanan kömür sahası?

Hukuki açıdan da neresinden tutsan elinde kalıyor proje. Şirketin 2009 yılında yaptığı ÇED başvurusu eksik evrak gerekçesiyle geri çevrildikten sonra yeni bir yöntem düşünmüş. Aynı proje altındaki termik santral, kül depolama alanı, liman, kömür hazırlama tesisi ve elektrik ilettim hattı için tek bir ÇED alınması gerekirken, bu üniteleri dörde bölüp ayrı ayrı ÇED başvurularında bulunmuş –ki bu, hukukçular için kabul edilemez zira entegre bir proje dörde bölünüp üçle çarpılarak ÇED raporu sunamaz. Tabii yerel halk, bu ÇED sürecindeki halkın katılım toplantılarını organize olarak, yağmur çamur altında salonun dışında durarak yaptırmamış. Sonrasında dosyanın sürekli oradan oraya gitmesi, olaylı şaibeli inceleme değerlendirme kurulu toplantıları derken Haziran 2014’te ÇED Nihai raporu çıkıyor. Bir projenin ÇED Nihai raporu çıktıktan sonraki 10 gün içinde halk, itirazlarını sunabilir. İşte bu 10 gün içerisinde Bartın ve Amasra halkı tam 42 bin bireysel itiraz dilekçesi veriyor. Bu itirazlara ve önceden bu alanda termik yapılamaz kararına rağmen, sonrasında proje için verilen ÇED olumlu kararı karşısında ise Bartın, Amasra halkı birleşerek yüksek sesle #davacıyım diyor ve tam 2019 kişi davacı oluyor. Türkiye’de bir çevre davasında ilk kez bu kadar fazla davacı olması, proje kararının halkın bütünlüklü iradesi karşısında olduğunu ortaya koyuyor.

#davacıyım_gorsel

Bartın Platformu

 

Santral uğruna gözden çıkarılan değerler

Ben Amasra’ya 20 yıl önce ilk gittiğimde çocuk yaşımdaydım ama aklımda Amasra salatası kalmıştı. Bu seferki ziyaretim öncesinde eş, dost, arkadaşlara bu hatıramdan bahsettiğimde bir çocuğun ziyaret ettiği bir yerden aklında salatanın kalması biraz tuhaf gelmişti tabii. Amasra salatasını pek çok kişi için unutulmaz yapan ve pek çok gurme kitabına geçiren pek tabii ki salatanın içindeki mevsimlik malzemenin güzelliği ve tazeliğinden başka bir şey değil.  Cumartesi günü katıldığımız panelde, termik santralin planlandığı Gömü ve Tarlaağzı köyleri ile komşu köylerden gelen, yaşamını aile tarımı ile geçindirerek Amasra ve çevresindeki il, ilçelere mevsimlik sebze, meyve sağlayan kadınlar da vardı. Onlar da davacı olmuşlardı. Zira termik santral yapılırsa ortaya çıkan kirlilik yalnızca bu bölgedeki aile tarımını etkilemeyecek aynı zamanda bölgedeki yerli turizm ve ekoturizm potansiyelini de bitirme riskini yaratacaktı.

IMG_0943

350.org

Panelden bir gün önce bölgede gezintiye çıktığımızda uğrak yerlerimizden biri de termik santral projesi altındaki limanın yapılmak istendiği Tarlaağzı kumsalı. Burada çay içtiğimiz balıkçı barınağına bağlı yüzlerce küçük balıkçı var. Kumsaldan yukarıdaki yamaçlara baktığımızda termik santralin planlandığı Tarlaağzı köyünü de görebiliyoruz. Tıpkı aile tarımıyla uğraşan köylüler gibi Tarlaağzı balıkçı barınağına bağlı balıkçılar da davacı. Zaten Karadeniz’de küçük balıkçı ve balıklar için işler, balıkçılık endüstrisinin kontrolsüz avlanma pratikleri ile kirlilik yüzünden pek de iyi gitmezken buraya bir de termik santral ile ithal kömür taşınacağı düşünülen limanın yapılması hem geleneksel balıkçılıkla hayatını geçindiren aileler için, hem de Karadeniz’e özel balık türleri için son demek olabilir. Zira termik santralin soğutma suyu denize boşaltılacağından buradaki ekosisteme ciddi olumsuz etkileri olacak.

Tarlaagzi_balıkçıbarınagı_fotoByBartınPlatformu

IMG_0974

350.org

Yazının başında Amasra’nın 3000 yıllık kültürel mirasından ve Fatih Sultan Mehmet’in coğrafyaya duyduğu hayranlıktan bahsetmiştik ya… Amasra, Amasra olmadan önce Sesamos, Amastris, Samastro’ymuş. Finikelier, Kimmerler, Lydialılar, Persler, en nihayetinde Cenevizliler ve Bizanslılar Amasra’ya hakim olmuşlar. Sonra Fatih, Bizans’tan savaşsız olarak alıp Çeşm-i Cihan ilan etmiş. İlçeyi bir uçtan diğer uca donatan Ceneviz Kalesi, İstanbul’un sembollerinden olan ve UNESCO kültür mirası listesindeki Galata Kulesi’nin de içinde olduğu “Ceneviz Ticaret Yolunda Akdeniz’den Karadeniz’e Kadar Kale ve Sur Yerleşimleri” altında sınıflandırılıyor. Hatta 2013 yılında, UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici listesine de girmiş Amasra, yereldeki akademisyen ve yerel yönetimlerin çabalarıyla. Bölgeye yapılan bir termik santral buradaki kültürel miras kalıntılarına ciddi zarar verebileceği için eğer bir santral yapılırsa Amasra UNESCO kalıcı listesine girebilmesi pek kolay görünmüyor.

unesco-amasra-afis-yarismasi-1

Amasra Kalesi

Bartın Platformu

20170107_140102

Bartın Platformu

Kaldı ki, Amasra’da görülen “enversiyon”, tahrip edici etkileri kanıtlanmış termik santralden çıkacak toz, duman ve partikül maddelerin ilçeye çökmesiyle sonuçlanarak yalnızca bölge insanının sağlığını değil, binlerce yıllık Ceneviz kaleleri kalıntılarını, geleneksel tarımı ve yanıbaşındaki Küre Dağları Milli Parkı’nı da ciddi anlamda etkileyecek.

IMG_0986

350.org

Türkiye’nin ilk PANParks, Avrupa’nın seçkin milli parkları ağı, üyesi milli parkı olan Küre Dağları Milli Parkı’nda halihazırda sürdürülebilir ekoturizme örnek projeler geliştiriliyor. Ayrıca milli park, Türkiye’de korunması gereken 9 sıcak noktadan biri olarak ön plana çıkıyor. Hani şehirden bunaldığımızda bir dağ evine çekilsek de ciğerlerimiz oksijen görse isteriz ya, Küre Dağları milli parkı 157 endemik bitki türü, mağaraları, trekking parkurlarıyla tam olarak bu ihtiyacı karşılayabilecek bir yer. Bartın Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erdoğan Atmış’ın 2014 yılında Orman Fakültesi adına HEMA termik santrali için verdiği görüş raporunda, santral alanı olarak tahsis edilecek doğal orman alanı miktarının 380 hektar olduğu belirtiliyor. Santral binası, kireç taşı ocağı ve kül depolama sahası için yüzlerce hektarlık doğal orman ekosisteminin ortadan kaldırılacağı da planlar doğrultusunda görünüyor.

kure daglari kus bakisi_kure dag evi

Amasra’nın bu gittikçe daha çok özlemini çektiğimiz güzellillere ev sahipliği yapması, buraya termik santral yapılmasının abesle iştigal olduğunu gösteriyor. Zaten Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) tarafından hazırlanan bölgesel kalkınma planına göre de Amasra’ya kurulacak bir termik santral, bölgenin kalkınma fırsatları için ciddi bir risk oluşturuyor.

Durum buyken, yanıbaşımızdaki bir cennete termik santral tesisi kurma inadının nedenini anlamak mümkün değil. Tam olarak bu yüzden Bartın Platformu’na coşkulu ve haklı mücadelesinde destek vermek tam da şu anda çok önemli. Çeşm-i Cihan, Çeşm-i Termik olmasın. Mücadele edince kazanmak için hep bir şans var.  

AmasraTermikSantralIstemiyor