Kapak fotosu: Hindistan’ın Kalküta kentinde, tren istasyonunda Fani Siklonu sebebiyle trenlerin iptal edilmesi ardından ortada kalan yolcular (Rupak De Chowdhuri/Reuters)

Hükümetlerden, Birleşmiş Milletler insani yardım kuruluşlarından ve medya raporlarından veri toplayan ve 2003’ten beri senelik verileri yayınlayan The Internal Displacement Monitoring Center, 10 Ekim’de yayınladığı raporunda sel, toprak kayması, siklonlar ve diğer aşırı hava olaylarının bu yılın ilk yarısında geçici süreliğine de olsa 7 milyon insanı yurtsuz bıraktığını belirtti. Bu rakam, önceki yılların altı aylık periyotlarıyla karşılaştırıldığında en yüksek seviyede.

IDMC, “günümüzün değişen ikliminde, aşırı hava olaylarının tetiklediği toplu yer değiştirmeler bir norm haline geliyor” açıklamasında bulundu. Bilim insanlarına göre, aşırı iklim olayları, iklim krizi çağında gün geçtikce derinleşiyor ve özellikle hızlı büyüyen Asya kentlerinde daha fazla insan krizle karşı karşıya kalıyor.

Kriz her yerde vuruyor

Bolivya La Paz’da toprak kayması sonucu evlerini kaybedenlerin yerleştirildiği çadırlar (Manuel Claure/Reuters)

Öte yandan, bir çok hükümet, erken uyarı sistemleri ve kitlesel kayıpları engellemek için tahliye sığınakları gibi uyum politikaları geliştirerek zorlu hava koşullarına hazırlanmak için önlemler alıyorlar. Şayet geçtiğimiz Mayıs ayında Fani Siklonu Bengal Körfezi’ne girmeden önce Hindistan ve Bangladeş’te 3.4 milyon insan evlerinden tahliye edilmiş olmasaydı, kayıp sayısında ciddi artış yaşanabilirdi. Birleşmiş Milletler’e göre Fani Siklonu sonucunda iki ülkede yüz kişinin altında kayıp yaşandı.  

Buna karşın, geçtiğimiz Mart ayında İdai Siklonu’nun vurduğu güney Afrika’da, Mozambik, Malavi, Zimbabve ve Madagaskar’da 1000’den fazla insan hayatını kaybetti ve 617,000 kişi yerlerinden edildi. 

Mart ve Nisan aylarında da yarım milyon İranlı on yıllardır görülmemiş en kötü sellerle karşı karşıya kaldıktan sonra evlerini terk etmek zorunda kalmış ve geçici kamplara yerleştirilmişlerdi. Rapora göre, ayrıca yılın ilk dört ayında Bolivya’daki şiddetli yağışlar sel ve toprak kaymalarını tetikleyerek 70 binden fazla insanı evlerini terk etmek zorunda bıraktı. 

Somali, Mogadişu’da kuraklıktan dolayı evlerini terk eden ailelere ekmek karnesi dağıtılıyor. (Abdirazak Hussein Farah/Agence France-Presse — Getty Images)

Rapor, başta fırtınalar sebebiyle olmak üzere aşırı hava olaylarından dolayı yer değiştirmek zorunda kalan insanların sayısının, çatışma ve şiddet olaylarından dolayı yurtlarını terk etmek zorunda kalanların sayısından neredeyse iki kat fazla olduğunun altını çiziyor.

IDMC’nin Direktörü Alexandra Bilak da “İklim değişikliği’nin etkileriyle bu tip felaketlerin artmasını bekliyoruz” diyor ve ekliyor: “Bahamalar gibi sürekli bu tip afetlerden etkilenen yerlerin benzer, hatta gittikçe kötüleşen koşullara hazırlıklı olmaları gerekiyor.”

2019 içinde durum daha da vahimleşebilir, zira tarihsel olarak en kötü afetler fırtınaların tropik bölgelere yayıldığı Haziran ve Eylül ayları arasında gerçekleşiyor. İzleme merkezi, afetlerle bağlantılı yerlerinden olma sayısının yıl sonuna kadar 22 milyona çıkabileceğini tahmin ediyor.

Hindistan’da, Koçi yakınlarında insanlar su baskınlarından etkilenmemek için evlerini terk etmeleri ardından geri dönüyorlar. (Agence France-Presse — Getty Images)

Sel ve siklon gibi afetler çoğunlukla aynı ülke sınırları içinde geçici yer değiştirmelere sebep oluyorlar ancak bu geçici durum aylarca sürebiliyor.

Uzmanlar izleme merkezinin rakamlarının bazı sınırlamaları olduğunu da belirtiyorlar. Verilen sayılar yavaş hareket eden aşırı hava olaylarını yansıtmayabiliyor. Örneğin uzun yıllar süren kuraklık sonunda tarımdan yeterli mahsullerin alınamaması veya her sene yükselen sıcaklıklar ve gittikçe düzensizleşen yağışlar da insanların evlerini bırakmalarına yol açabiliyor. Bazı durumlarda da, devlet kurumları siyasi sebeplerden dolayı kesin sayıları paylaşmayabiliyorlar.

Buna rağmen, iklim değişikliğine bağlı yer değiştirmeleri inceleyen ve rapor yazımına dahil olmayan Birleşmiş Milletler’in araştırma kuruluşu olan Çevre ve İnsan Güvenliği Enstitüsü’nden Kees van der Geest, kamuoyuyla paylaşılan rakamların mevcut durumdaki en doğru tahmin olduğunu belirtiyor ve ekliyor, bu rakamlar “en düşük tahmin” olarak görülmeli.

Kaynak: Somini Sengupta  / New York Times