Kontrol edilemeyen yangınlar, aşırı yağışlarla gelen seller, kentlerimizi esir alan sıcak dalgaları ve Anadolu’nun dört bir yanında kendini iyiden iyiye gösteren kuraklık…  Pek de doğal olmayan afetlere şahitlik ettiğimiz, ikim krizinin adeta “ben buradayım” diye haykırdığı bir senenin sonuna geliyoruz. Ve maalesef önlem almayı geciktirdiğimiz, iklim krizine karşı somut adımlar atmayı ötelediğimiz her saniye karşı karşıya olduğumuz krizin daha da derinleşecek olduğunu bilim insanları net bir şekilde ortaya koyuyor. Hatırlayalım, IPCC’nin Ağustos’ta yayınladığı son raporu Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz Bölgesi’nin iklim krizine karşı en kırılgan bölgelerden biri olduğunun altını çizmişti. Krizden çıkış reçetemiz ise açık (ilk adım olarak başta kömür olmak üzere fosil yakıtları yerin altında bırak), lakin Glasgow’da gerçekleşen COP 26 İklim Zirvesi’nde gördüğümüz gibi reçeteyi uygulaması beklenenler gerekli iradeyi göstermekten uzak. 

İklim krizi ve Konya

Krizin faturasının kesildiği ve gerekli önlemler alınmazsa faturanın ağırlaşacağı yerlerden biri de Konya. Tek başına Türkiye’nin tarımsal üretiminin %15’ini karşıladığı için “tahıl ambarı” olarak bilinen Konya, özellikle son 10 yıldır iklim krizinin etkilerini iyiden iyiye yaşıyor.  Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu verdiği bir röportajda “Artık ekim zamanlarımız, yetiştirme tekniklerimiz farklılıklar göstermeye başladı. Mutlaka bu iklim değişikliğine göre tarımı yeniden revize etmemiz gerekiyor.” diyerek uyarıda bulunuyor. 2021 yılı içinde yaşanan şiddetli kuraklık sebebiyle sadece Beyşehir ilçesinde hububat ürünlerinde taban ve sulak yerlerde %40’a varan, kıraç alanlarda ise %90’a varan verim kaybı yaşanmış durumda.

Yeraltı sularının çekilip toprağın çökmesiyle meydana gelen obrukların Konya ve bölgesinde oluşum hızı ve sıklığı artmış durumda. Uzmanlar, hatalı su kullanımı ve iklim krizinin bu süreci hızlandırdığını söylüyor. Foto: DHA

İç Anadolu’da yaşanan şiddetli kuraklık ve Konya’da bahar aylarında tek bir damla yağmurun düşmemesi, su krizine de davetiye çıkarıyor. DSİ verilerine göre Ağustos ayı içinde Konya genelinde su kaynakları son 10 yılın en düşük seviyesine geriledi, Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynağı Beyşehir Gölü, doluluk oranında kritik eşiğin altına indi. Öte yandan Konya’nın zengin yer altı suları geçmişte bozkıra bereket getirmişken, son yıllardaki üretim baskısı ve yer altı kaynaklarının bilinçsiz şekilde sulamada kullanılması su seviyelerini 15-20 metreden 70-80 metrelere çekmiş durumda. Bunun üzerine bir de şiddetli kuraklık eklenince yer altı suları üzerindeki baskı da artıyor. 

Krizin faili kömür ve Konya

İklim krizi kendini Konya’da kuraklıkta, kuruyan göllerde, çatlayan toprakta gösterirken maalesef bir yandan da krizin faili kömür arama ve çıkarma faaliyetleri devam ediyor. EÜAŞ 2018 raporuna göre Konya / Karapınar ve Karaman / Ayrancıda EÜAŞ’ın 1,58 milyar tonluk linyit sahası mevcut. Konya’da ve Karaman’da kömür sahalarında kömür arama faaliyetlerinde ÇED’in gerekli olmadığına dair Çevre, Şehircilik ve “İklim Değişikliği” Bakanlığının da bir kararı olduğunu hatırlatalım.

Konya – Ilgın’da tarım arazilerinin ortasında kömür ocağı ve kömür toplama alanı Foto: 350 Türkiye

 

Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu ayrıca Ilgın’da kömür madeni çalışmalarına devam ediyor. Ilgın Çevre Platformu öncülüğünde Çavuşcugöl köylüleri geçtiğimiz sene acele kamulaştırma yoluyla ata topraklarının, tarım arazilerinin kömür madeni için ellerinden alınmalarına itiraz etmiş, Ilgın’da çeşitli protestolar gerçekleştirmişlerdi. Süreç içinde Danıştay, “işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya imkansız zararların doğacağı” gerekçesiyle oy birliğiyle kömür madeni çalışmasının durdurulması kararını vermişti. Ancak bugün Ilgın’dan kömür çıkarılmaya devam edilmekte. Acı olan bir diğer nokta ise şiddetli kuraklıkla mücadelede su kaynaklarına gözümüz gibi bakmamız gerekirken geçtiğimiz sene içinde Ilgın’da kömür çıkarmak için kuyular açıldı, yer altı suları kurutulmaya başlandı


Ilgın’da kömür çıkarılması ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirmiş durumda. Ilgın Çevre Platformu daha önce Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada Ilgın’daki kömür madenleri sebebiyle Çavuşcugöl’de hali hazırda KOAH, astım ve kanserin yaygın olduğunu belirtmiş, yeni açılan kömür sahalarının kömürün yanıbaşında olması sebebiyle yaşanan sağlık sorunlarının artacağının altını çizmişti. 


Temiz Hava Hakkı Platformu’nun Türkiye’nin hava kalitesi karnesini çıkardığı Kara Rapor 2021′de Konya’daki hava kirliliği kendini belirgin bir şekilde gösteriyor. Rapora göre kanserojen olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen ve gözle görülemediği için sessiz katil denilen ince partikül madde (PM2.5) kirleticisi açısından baktığımızda Konya 2020 yılında Düzce, Çorum, Erzurum ardından en yüksek kirliliğe sahip 4. il konumunda. 2020 yılında Konya’daki kanserojen ince partikül madde ortalamasına baktığımızda Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 yılı için önerdiği kılavuz değerlerin 3 katı kadar yüksek olduğu görülüyor. Konya’da yaşanan hava kirliliği sebebinin tek sebebi kömür tabii ki değil. Bunda, ilin özellikle son senelerde sanayisinin gelişmesinde büyük payı var. Ancak kömür çıkarılması ve kullanılmasının “sessiz katil” için verimli bir ortam yarattığının da altını çizelim. 

 

Dönüşüm sancısı

Konya’da bir yandan iklim krizinin etkileri kendini iyiden iyiye hissetirirken diğer yanda su kaynaklarını, verimli tarım arazilerini, halk sağlığını krizin faili kömüre teslim etmek yangına körükle gitmek anlamına geliyor. Anadolu susuzlukla, kuraklıkla mücadele ederken hem krizin etkilerini hafifletici uyum önlemleri almamız hem de krizin sebeplerini ortadan kaldırmamız gerekmekte. Bunun için de tarımdan enerjiye, yerel yönetimlerden merkezi yönetime tüm paydaşları ortak kesen bütünlükçü iklim politikaları geliştirmemiz ve Anadolu’nun kömür çıkarma ve madencilik faaliyetleriyle kanayan yaralarını saracak adil bir enerji dönüşümü gerçekleştirmemiz elzem. Bu konuda Türkiye’nin atabileceği ilk adım ise kömürden çıkış takvimini bir an önce açıklamak olmalı. Üstelik “Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım” raporuna göre de kirleten öderse Türkiye’nin 2030’da kömürden çıkması pekala mümkün. 

İçinden geçtiğimiz krizler çağından çıkışın hiç kolay olmayacağı, ve Anadolu’da, yeryüzünün dört bir yanında gün geçtikçe krizlerin katlanarak artacağı aşikar. Ama belki de tüm bu yaşananlar bir dönüşümün sancısıdır; en sonunda krizi yaratan sömürü düzeniyle yüzleşmeyi başarmış, iklim dostu yaşanabilir bir yeryüzü ve sağlıklı bir topluma, daha iyi bir yaşama kavuşmanın yer alacağı bir dönüşümün sancısı…

Bitirirken, Konya Ilgın kömür sahasından hikayemizi bu dönüşümün taşıyıcılarına ithaf ederek paylaşıyorum.

 

Bu gönderiyi Instagram’da gör

 

350 Türkiye (@350turkiye)’in paylaştığı bir gönderi