Türkiye Elektrik İletim AŞ’nin verilerine göre 28 Kasım Çarşamba günü günlük bazda dün 791 bin 794 megavatsaat elektrik üretildi. Türkiye tarihinde ise ilk defa, üretimde ilk sırada yüzde 22,6 payla rüzgar enerjisi santralleri yer aldı.

Bunununla beraber, rüzgarın hemen ardından fosil yakıtlar ana elektrik üretim kaynağı olmaya devam etti. Elektrik üretiminde yüzde 22 ile doğal gaz santralleri ve yüzde 17,7 ile ithal kömür santralleri ikinci ve üçüncü sırada.

Fosil yakıtlar özellikle COVID sonrası dönemde giderek pahalılaşmakta. Doğalgazı sınırlarımız dışından aldığımız için artan kurlardan da elektrik üretimimiz etkilenmede.


Türkiye’nin rüzgar potansiyeli oldukça fazla olsa da bu santrallerin ormanlık alanlara kurulması da tartışma yaratmakta.

Bu yüzden, Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ) yayımladığı Aralık ayına ilişkin tarife tablosuna göre de, sanayi ve elektrik üretim amaçlı tarifeye %20 oranında zam yapmış durumda.

Geçtiğimiz ay da BOTAŞ doğalgaza, sanayi için yüzde 48,40, elektrik üretim santralleri için yüzde 46,82 oranında zam yapmıştı.

Kömürün de bir yılda neredeyse %350 fiyat artışı yaşadığı uluslararası alanda artan fosil yakıt fiyatları, buna ek olarak artan döviz kuru; Türkiye’nin fosil yakıt ile enerji geleceğini çok da parlak bir noktaya götürmüyor.

Artık bakanlıklara seslenerek Paris İklim Anlaşmasınında gerekli olan adımlarının atılmasını istiyoruz. Çünkü rüzgar enerjisinin bu potansiyeli, yenilenebilir santrallerinin, doğaya zarar vermeden, çok daha fazla kapasite ile ve çok daha önceden hayata geçirilmiş olması gerekliliğini gösteriyor.

Bu nedenle yeşil bir enerji dönüşümü, sadece dünyanın geleceği ile ilgili değil mevcut ekonomik koşulların da iyileştirilmesi için kritik önem taşıyor.

Bu konuyu incelediğimiz içeriğimize buradan ulaşabilirsiniz.