İklim Değişikliği 2016 : İyi, Kötü, Çirkin.

Termal bilimler profesörü olan Dr. John Abraham, gelişmekte olan ülkeler için iklim izleme ve yenilenebilir enerji üretimi konusunda araştırmalar yapmaktadır. Enerji geliştirme çalışmaları Afrika, Güney Amerika ve Asya’ya yayılmıştır. Bu yazı, Abraham’ın değerlendirmeleriyle hazırlanmıştır.

2016 yılı, insan kaynaklı iklim değişikliği konusunda sonsuza kadar anılarımızdan silinmeyecek hikayelerle geçti. Dr. John Abraham da olanı biteni “iyi, kötü, çirkin” olarak üç başlıkta incelemeye karar vermiş. Önce “iyi” ile başlayalım.

İyi

Abraham’a göre en iyi haber, devam etmekte olan maliyet düşürmeler ve tüm dünyada yapılmakta olan temiz enerji yatırımları.

Rüzgar, güneş enerjisi ve diğer yenilenebilir kaynaklar artık maliyet olarak fosil yakıtlarla rekabet eder hale geldi. Rüzgar ve güneşten elde edilen enerjilerin artık çok daha pratik bir şekilde depolanabilmesi de bu yöntemin ilerlemesine yardımcı olan etkenler arasında. Düşük maliyet faktörüyle karlı yatırımlara dönüşmesi herkesin işine geldiği gibi, gezegen de bu avantajdan nasibini alıyor. Önemli olan dev projeler peşinde koşmak yerine bunları enerji verimliliği ile birleştirmek ve toplumlara gerçekten faydalı hale getirmek. 

Uluslararası boyutta ele alırsak ABD ve Çin, iklim değişikliği konusunda makul yaklaşımlar içeren Paris İklim Anlaşması’nı onayladılar. Ayrıca ABD, iç hukukunda da yeni düzenlemeler yaparak temiz enerji planı konusunda da adımlar atmış oldu.

Emisyonlar birçok ülkede farklı nedenlerle azaltıldı. İlk olarak kömür kullanımının ciddi olarak azalması, emisyonun da azaltılmasını sağladı. İkincisi, rüzgar ile güneşin enerji kaynağı olarak kullanımının genişlemesi ve insanların daha akıllıca enerji tüketmeye başlamalarının katkısıydı. Kısacası maliyetlerin düşmesi, emisyon azaltmak konusunda en büyük etken oldu.

Yasal süreçlerde ve davalarda da iyi bir yıl oldu. Bazı bilim insanları (fosil yakıt lobisi tarafından desteklendikleri ortaya çıkan %1) hala küresel ısınmayı inkar etmekte ve bununla ilgili kanıtlar aramaktaydı. Küresel ısınmanın yasal alanda da yerini alması adına birçok dava kazanıldı. İnkarcı bilim insanlarının, bulduklarını öne sürdükleri kanıtlarla ve küresel ısınma olmadığı iddiasıyla açılan davalar kaybedildi. Her sene, inkarcı bilim insanlarının sayısı azaldı ve günümüzde pek de kaldığı söylenemez. Fonlarını fosil yakıt devlerinden alan bir avuç dışında tabii… 

Kötü

Maalesef tüm bu gelişmelere rağmen Abraham, küresel ısınmanın hala arttığını söylüyor. Ortalama sıcaklık olarak, bizi ciddi seviyelerde sert iklim değişiklikleriyle karşılaştıracak tehlike bölgesine çok yakınız. Kanıt ve tehlike olarak tabii ki son bir yılı inceleyemeyiz ama bu yıl içinde okyanus ve hava sıcaklıklarındaki büyük değişimleri ortaya koyan birçok çalışma yayınlandı. İstatistiklere göre hazırlanan simülasyonlarla da tehlikenin boyutu net bir şekilde ortaya konulmuş oldu. Böylece küresel ısınmanın artmakta olduğu ve en çok etki edeceği yerler bir kez daha görüldü. Sadece %45’lik bir karbondioksit artışıyla dünyanın ısısının 1,5 C arttığı hesaplanınca, muhalif ya da iyimser grupların da durumu kabullenmesi kolaylaştı.

İklimin değişmesiyle tabii ki kısa vadede hava koşulları da değişiyor. Isınmakta olan dünyada kuraklık artıyor. Daha fazla buharlaşma nedeniyle de yağışlar artıyor ve su baskınları, sel felaketleri yaşanıyor. Kuru, daha kuru ve ıslak, daha ıslak olmak zorunda kalıyor.

ABD, bu yıl önemli felaketlerle uğraştı. Kaliforniya’da orman yangınlarında ciddi artışlar yaşandı. Ayrıca Maryland, West Virginia, Louisiana, Teksas, Arkansas, Mississipi, Iowa’da sel felaketleri yaşandı. Ayrıca İngiltere, Myanmar, Arjantin, Endonezya, İspanya ve Mısır’da rekor kayıplı seller yaşandı. Hava değişimlerinden güç alan tayfun ve kasırgalarda da değişimle birlikte birçok noktada en şiddetli ölçümler yaşandı.

Kaliforniya'da sıcaktan çıkan orman yangınını izleyen itfaiyeci - Noah Berger/AP

Kaliforniya’da sıcaktan çıkan orman yangınını izleyen itfaiyeci – Noah Berger/AP

Çirkin

Bu kategorideki ilk olay sizi tabii ki şaşırtmayacaktır: Donald Trump’ın kazandığı ABD seçimleri. Trump’ın etrafı bilim insanı ve uzman olmayan ama fikir sahibi olan fosil yakıt sanayisinin savunucuları ile çevrilmiş durumda. Maalesef Trump’ın ya da yönetiminin iklim değişikliğini ciddiye alacağına dair pek bir kanıt yok. İhtimal olarak Trump’ın kızının bilimle daha ilgili olması umut ediliyor ya da Trump’ın bu konuda bir kahramanlığa soyunup ters köşe yapması hayali mevcut. Bunu tabii ki 2017 yılında yaşayarak göreceğiz.

İkinci çirkin olaysa, 2016’da hala yanlış bilgilendirmelerin devam etmesiydi. Konunun itibarsızlaştırılmaya çalışılması ve ikinci sınıf habercilere kalması sonucunda David Rose adlı bir gazeteci Kasım ayında kaydedilen sıcaklıkların küresel ısınmadan değil, El Nino nedeniyle artmış olabileceğinden bahseden bir makale yayınladı.

İngiliz David Rose’nin bir iklim uzmanı olduğunu düşünebilirsiniz ancak kendisi iklim kayıtlarının 7’sini görmezden geldi. Okyanus sıcaklıklarını hesaba katmadı ve tüm belirtileri El Nino’ya bağlayarak bir makale ortaya çıkarttı. Kısacası bu hesaplamayı yapmak için 2014’ten beri görüntülenen tüm farklılıkları yok saydı.

The Wall Street’ten Roger Pielke Jr. kendini iklim kahramanı olarak gösterdiği bir makale yayınladı. Pielke, yanlış bilgilendirmeler içeren makaleleri nedeniyle milyarderlerin ve hatta Beyaz Saray’ın saldırılarına uğradığından sık sık bahsederek mağduriyet temelli bir propaganda yapmaya başladı. Volkanlar, tsunamiler ve depremlerle ilgili konuların hesaplamalara katılmasıyla kendince açıklamalar yapmaya çalıştı.

Elimizde olmayan nedenler, çıkar amaçlı yanlış bilgilendirmeler, sahte çalışmalar ve ülke yönetimlerinin değişken yaklaşımlarına rağmen iklim konusunda hala acil çözümlere ihtiyaç olduğu bir gerçek.

2016’da yenilenebilir enerjinin ekonomik faydaları da iklime faydaları kadar ilerledikçe 2017’den umudumuz da artıyor. Ekonomi talep ettiğinde nerenin başkanının kim olduğu ve ortaya atılan sayısız yalan da önemli olmayacak. Haydi o zaman 2017’ye!