Ekonomik iyileştirme paketlerini iklim değişikliği ve enerji perspektifinden değerlendiren yeni web sitesi Enerji PolitikalarıTakibi’nde (Energy Policy Tracker) bugün kamuoyuna sunulan veriler, G20 ülkelerinin fosil yakıtlara 151 milyar $ finansman sağlama taahhüdünde bulunduğunu gösteriyor. Rapor aynı zamanda fosil yakıtlara aktarılan finansmanın yalnızca %20’sinin iklim hedefi belirlemek veya kirlilik azaltım planlarını hayata geçirmek gibi yeşil koşullara tabi tutulduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra temiz enerji teknolojilerine 89 milyar $ kamu harcaması taahhüdü yapılıyor ancak bu desteğin uygun çevre koruma standartlarını ne şekilde sağlayacağı belirsizliğini koruyor.
Columbia Üniversitesi’nde Uluslararası ve Kamusal İlişkiler Profesörü olan Dr. Tom Moerenhout: “Korona virüsünün yarattığı krizden kurtuluş, enerji dönüşümünün hızlanmasıyla sonuçlanmalıdır. Bu fırsatı kaçırmamız ve 2008’de olduğu gibi ekonomik iyileştirme fonlarını fosil yakıt endüstrisine aktarmaya başlamamız durumunda, gezegenimizin yükselen ısısı geri dönülmez seviyeye ulaşacak.”
Enerji Politikaları Takibi, salgınının başlangıcından bu yana G20’de yer alan ülkelerdeki hükümetlerin kamu finansmanı taahhütlerinin yanı sıra, ülkelerin enerji üretimi ve tüketimiyle ilgili diğer hükümet politikaları hakkında bilgi veren haftalık güncellemeleri içeriyor. Üst düzey politikalarda yeşil ekonomik toparlanma ihtiyacı sıkça dile getirilse de veriler, gerçekleşen kamu finansmanının fosil yakıt üreticilerine ve havayolu gibi yüksek karbonlu sektörlerin mevcut durumdaki iyileştirme yardımlarının temiz enerjiye verilenlere kıyasla %70 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.
IISD uzmanı ve Enerji Politikaları Takibi proje koordinatörü Dr. Ivetta Gerasimchuk: “Hükümetlerin Kovid-19 krizine verdikleri tepki, küresel salgının öncesinde var olan eğilimleri devam ettiriyor, hatta güçlendiriyor. Ulusal ve bölgesel ölçekteki karar vericiler, fosil yakıt kullanımını ve üretimini büyük ölçüde sübvanse ediyor. Petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil yakıtlara dayalı elektrik üretimi yeniden canlandırılmış durumda. Aynı zamanda, halihazırda temiz enerjiye dayalı enerji dönüşümünü hayata geçirmeye başlayan ülkeler, teşvik ve ekonomik iyileştirme paketlerini bu amaç doğrultusunda kullanıyor.”
Enerji Politikaları Takibi, G20 ülkelerinden 200’den fazla yasal altyapı ve politika oluşturma sürecini inceliyor; bu politikalarda taahhüt edilen miktarları bir araya getirerek genel toplama ulaşıyor. Farklı enerji teknolojilerine yönelik mevcut kamu desteğinin ayrıntılı ve gerçekçi görünümünü sunmak amacıyla, fosil yakıtlar ve temiz enerji teknolojileri için sunulan finansmanı koşullu ve koşulsuz olarak ikiye ayırıyor. Bu ayrıştırma ile küresel salgından sürdürülebilir şekilde toparlanmak için yapılan kamu desteklerinin daha ayrıntılı bir resmini ortaya koyuyor.
G20 ülkeleri küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık %80’inden sorumlu durumda ve küresel GSYİH’nin %85’ini oluşturuyor. G20 ülkelerindeki hükümetlerin, küresel ekonomiye enjekte ettiği 8 trilyon doların ne şekilde dağıtılacağına dair kararlar, önümüzdeki onlarca yıl boyunca dünyanın çevresel ayak izini belirleyecek.
ODI’da Kıdemli Araştırma Görevlisi olarak çalışan Angela Picciariello: “Son aylarda hükümetler tarafından yürürlüğe konulan çok sayıdaki temiz enerji politikasına rağmen, fosil yakıt endüstrisinin karar vericilere yönelik yoğun lobi çalışmasını görüyoruz. Bu durum, koşullu olarak adlandırılan fosil yakıt politikalarıyla önümüzdeki onlarca yıl boyunca tehlikeli emisyon salımına devam edecek. Temiz finansmanı fosil yakıt politikalarından ayırmak her zaman kolay olmuyor. Takip sistemi bu politikaların çoğunlukla gizli tutulan büyük ölçekli çevresel zararını ortaya koyuyor.”
Bugün yayınlanan veriler, bugüne kadar temiz enerji teknolojilerine taahhüt edilen desteğin 89 milyar doları tutarında olduğunu gösteriyor. Ancak güneş ve rüzgâr gibi koşulsuz olarak adlandırılan temiz enerji desteklerine yönelik taahhüt edilen miktar yalnızca 16 milyar dolar.
OCI Program Direktörü Alex Doukas: “Hükümetler, Kovid-19 kurtarma paketleri kisvesi altında, günümüzde zorluk yaşayan fosil yakıt endüstrisine büyük ölçekli kamu finansmanı aktarıyor. Bu politikalar sonucu büyük kirleticiler zengin olurken, iklim kriziyle mücadele etme fırsatı sekteye uğruyor. Ekonomik iyileştirme kapsamında yapılan harcamalar, geçmişteki kirleticileri sübvanse etmek yerine, temiz enerjiyi destekleyerek, geleceğe yatırım yönünde rotasını değiştirmelidir. Fosil yakıtlara yapılan yatırımlar, küresel salgın başlamadan önce dahi akılcı değildi,”
Veri tabanına eklenen ülke sayısı arttıkça ve haftalık güncellemelerle, uygulamanın sonuçları gelişmeye devam edecek. Enerji Politikaları Takibi’nde yalnızca dolar değeri niceliksel olarak verilmiş ölçülebilir politikalar toplam sayıya dahil edildi. Bu metodolojide birçok enerji destek politikası değerlendirilemedi. Kamu finansmanı taahhütlerinin toplamını temsil eden rakamlar, yıl boyunca ve sonrasında gelişmeye devam edecek.
Türkiye’de iklim krizi odağı eksik
Enerji Politikaları Takibi’ne göre Türkiye’de Kovid-19 sürecinde devreye giren destek paketlerinde iklim krizi ile mücadele odağının eksik olduğu ortaya koyuluyor. Teşviklerin alt kalemlerinde mali büyüklüklere ilişkin bilgiler henüz eksik olsa da genel anlamda bir gruplandırma yapıldığında 3 milyar dolarlık bir kaynağın fosil kaynak yoğun yatırımlara yönlendirildiği belirtiliyor ve teşviklerin de ekonomide beklenen düşük karbonlu dönüşümü gerçekleştirecek şekilde koşullandırılmadığı ortaya koyuluyor.
Türkiye’den ekonomist Bengisu Özenç Enerji Politikaları Takibi’nin Türkiye verilerini şöyle yorumluyor:
“Kovid-19 salgını ciddi bir sağlık tehdidi olmasının yanında, yakın tarihte karşılaştığımız en büyük ekonomik krizin de ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu krizle birlikte ulusal ve uluslararası seviyede eşi görülmemiş büyüklükte destek paketlerinin açıklandığına şahit oluyoruz. İklim krizinin de bir parçası olduğu çoklu kriz ortamında harekete geçirilen bu kaynaklar, gelecekte şiddetini artıracak sistemik krizleri önlemek açısından önemli bir fırsatı barındırıyor. Bunun için desteklerin sağlıklı, adil ve sürdürülebilir bir geleceği hedefleyen bir ekonomik toparlanma çerçevesinde ele alınması gerekli.
Enerji politikaları, düşük karbonlu ve sürdürülebilir bir geleceğe geçişte kilit bir noktada. Dönüşümün ekonomik büyümeden ödün vermeden, yeni istihdam kapasitesini geliştirerek yapılabileceği yönündeki bulguların sayısı ise her geçen gün artıyor. Türkiye’nin de bu fırsatları yakalayabilmesi için, destek paketlerinde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, elektrifikasyon düzeyinin artırılması gibi düşük karbonlu enerji dönüşümü alanlarını önceliklendirmesi gerekiyor.”