Marakeş’te Neler Oluyor?
Müzakerelerin ilk haftasının sonuna geliyoruz. Özellikle Paris Anlaşması’nın 4 Kasım’da yürürlüğe girmesiyle zirvenin önemi daha da arttı. Keza Paris İklim Anlaşması bir çerçeve anlaşma ve birçok detay üzerinde müzakere edilmesi gerekiyor.
Harekete Geçme Zamanı:
Paris Anlaşması taslağının hazırlanması esnasında, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin (Entry in Force – EIF) birkaç yıl alacağı var sayılmıştı. Bu sebeple pek çok karar ve yükümlülük EIF ile aynı zamanda gerçekleştirilmek için sıraya kondu.
Ancak Anlaşma beklenmeyen bir hızla 4 Kasım’da yürürlüğe girdi. Böylece, aslında daha uzun vadede atılması planlanan adımlar öne çekilmiş oldu. Marakeş müzakerelerinin önemi arttı; iklim değişikliği konusunda daha erken harekete geçme fırsatı doğdu.
Bitmemiş İşler:
Anlaşma çerçevesinde ortak bir iklim eylemi için bir kural kitabına ihtiyacımız var. Çünkü farklı tipte azaltım, finans ve uyum taahhütleri veren yeni aktörlerle birlikte, detayları ortaya koymak ve bir düzen yaratmak için daha iyi ve daha tutarlı sistemlere ihtiyacımız var. Kural kitabının ne zamana bitirileceği üzerine ise bir taahhüt bulunmuyor. Paris İklim Zirvesi’nde, kural kitabı konusunun yine aynı öngörüyle, daha uzun vadede ortaya konması planlanıyordu.
Anlaşma’nın yürürlüğe girmesi ile kural kitabının ne zaman yazılacağı konusunda da bir an önce uzlaşılması gerekliliği doğdu. Anlaşma’da, kurallara son hallerinin verilmesi için birçok zaman çerçevesi, “anlaşma yürürlüğe girdikten sonra yapılacak ilk iklim zirvesinde” olarak planlandı. Yani Anlaşma’nın Marakeş İklim Zirvesi başlamadan hemen evvel yürürlüğe girmesi tesadüf değil. Marakeş’te kurallara dair zamanlamaların ortaya konulması gerekiyor.
ABD Seçimi Zirve’yi Nasıl Etkiledi?
Donald Trump’un ABD seçimini kazanması, Marakeş’te gündemin birinci maddesi oldu. Donald Trump seçim kampanyası sırasında ısrarla iklim değişikliğini inkar eden söylemlerde bulunmuştu. Ancak, korkulan olmadı, iklim müzakereleri son hızıyla devam ediyor. Trump’un seçilmesine rağmen hem ülke temsilcileri hem de sivil toplum kuruluşları müzakerelerin etkilenmeyeceğine dair açıklamalarda bulundu.
“Amerika’nın yeni seçilmiş başkanı Donald Trump geçtiğimiz yıl sürekli olarak iklim değişikliği ile ilgili çok sayıda yaygara çıkaran birisi oldu, ama artık seçim kampanyası sona erdi ve lider olmanın gereklilikleri ortaya çıktı. Umuyorum ki iklim değişikliğinin hem kendi halkına ve ülkesine, hem de benim ülkemin de aralarında olduğu ABD ile aynı denizleri paylaşan diğer bütün ülkelere karşı oldukça önemli bir tehdit olacağını anlayacaktır. Paris Anlaşması çok hızlı bir şekilde yürürlüğe girdi çünkü iklim değişikliğine karşı harekete geçmenin bütün ülkeler için çok önemli ulusal düzeyde faydaları var. Bu gerçek ABD seçimi yüzünden değişecek değil. Marshall Adaları için ise, iklim değişikliği ile güçlü mücadele hayatta kalabilmek ve gelişebilmek anlamına geliyor. Sayın Trump’un hem kendi halkına karşı hem de dünyadaki diğer insanlara karşı sorumluluğunu sahiplenmesini ve onlara düşük karbonlu ekonomilerin daha çok ve iyi işler, daha güçlü bir ekonomi ve daha iyi bir sağlık sunan fırsatlarını göstermesini dört gözle bekliyorum”. (Hillary Heine, Marshall Adaları Cumhuriyeti Başkanı).
Sivil toplumdan gelen yorumlar ise, iklim değişikliğinin tek bir ülkenin tekeline bırakılamayacak kadar önemli olduğu ve ABD’nin kim yönetirse yönetsin kendi çıkarları için küresel dönüşümün parçası olacağı şeklindeydi:
“Yeni seçilmiş başkan Trump’un iklim değişikliği ile mücadeleyi daha da kolaylaştırma ve yatırımcılara gücünü yenilenebilir enerjiden alan dönüşümü devam ettirmeleri için önemli bir sinyal verme fırsatı var. Çin, Hindistan ve diğer ekonomik rakipleri dünyanın küresel temiz enerji süper güçleri olmak için yarışırken ABD geride kalmayı istemez.” (Tina Johnson, ABD İklim Eylem Ağı, Politika Koordinatörü)
Trump’un seçilmesi sonrası müzakerelerdeki gelişmeler de devlet temsilcileri ve sivil toplumu destekler nitelikteydi. İklim değişikliği politikaları konusunda kötü şöhreti ile ünlü Avustralya, Trump’un seçilmesinden hemen sonraki gün Paris İklim Anlaşması’nı onayladığını açıkladı. 1 sene önce, Paris İklim Zirvesi sırasında, Germanwatch tarafından yapılan araştırma; Avustralya’nın en kötü iklim politikası olan üç ülkeden biri olduğunu gösteriyordu.
Avustralya’nın da Paris Anlaşması’nı imzalaması ile Anlaşma’yı onaylayan ülke sayısı 105’e çıktı. Şu anda küresel emisyonların yüzde 75’i, anlaşmayı onaylayan ülkeler tarafından salınıyor.
İklim değişikliği konusunda diğer kötü şöhretli ülkelerden biri olan Japonya da 8 Kasım 2016’da anlaşmayı onaylamıştı. Böylece, dünyanın en büyük 20 ekonomisinin temsil edildiği G20 ülkelerinden sadece Türkiye, İtalya, İngiltere ve Rusya henüz anlaşmayı onaylamadı. Fakat İtalya ve İngiltere, Avrupa Birliği (AB) üyesi. AB, anlaşmayı 4 Ekim’de onayladı; böylelikle İtalya ile İngiltere de anlaşmanın yükümlüğü altına girdi. Türkiye, G20 ülkeleri içinde anlaşmanın parçası olmayan iki ülkeden biri olarak kaldı.
Paris Anlaşması süreci ve iklim müzakereleri hız kaybetmeden ilerliyor, her gün anlaşmayı onaylayan ve sürecin parçası olan ülke sayısı artıyor. Türkiye “özel koşulları” ile müzakerelerde yine “değerli yalnızlık” durumunda kalabilir.
Türkiye’nin hafta başında gündeme “finansa erişim” tartışmasının eklenmesi önerisi ise şu anda buzdolabında; ülkeler küresel meselelere odaklanıyor.