Rapor, yüksek teşvikler olmadan, sanayinin, maliyeti giderek düşen rüzgâr ve güneş enerjisi ile geçici olarak ucuzlayan doğal gaz gücünün yarattığı uzun süreli rekabete dayanamayacağını ortaya koyuyor ve yatırımcıları ve politika yapıcıları kömür kullanımının 2030 yılına kadar tamamen durdurulmasına yönelik hazırlık yapmaları konusunda uyarıyor.
Uzun vadede kömürü desteklemeyi tercih etmeleri durumunda, hükümetlerin çetin sorunlarla karşılaşacağı ifade edilen raporda, hükümetlerin şu seçeneklerden birini seçmek zorunda kalacağı vurgulanıyor: Maliyetleri işletmelere yüklemek ve hissedar değerini yok etmek; maliyetleri tüketicilere yüklemek ve faturaların yükselmesine neden olmak; ya da maliyetleri borç veya vergilerle karşılamak.
Carbon Tracker’ın Enerji & İşletmeler Bölümü Başkanı ve söz konusu raporun yazarlarından birisi olan Matt Gray şunları ifade etti:
- Almanya’nın linyit ve taş kömürü santralleri 9 milyar Euro kaybedebilir. Buna rağmen, ülkenin kömür komisyonu kömür kullanımının aşamalı olarak durdurulması için son tarih olarak ancak 2038 yılını önerdi.
- Kömür kullanımını aşamalı olarak durdurmak için henüz bir tarih belirlememiş olan İspanya ve Çekya sırasıyla 992 milyon Euro ve 899 milyon Euro zararla karşı karşıya. Kömürün devre dışı bırakılması için son tarih olarak 2025 yılını belirleyen Birleşik Krallık’ta ise geriye kalan kömür santralleri 732 milyon Euro kayba uğrayacak.
- Almanya’daki RWE en büyük zararla karşı karşıya bulunan şirket olarak 975 milyon Euro kaybedebilir. Bu miktar işletmenin piyasa değerinin %6’sına tekabül ediyor. Aktif varlıkları esas olarak Almanya ve Çekya’da bulunan EPH ise, 613 milyon Euro, Yunanistan’da bulunan PPC ise 596 milyon Euro kayıp yaşayabilir.
Bu yıl, AB’nin taş kömürü üretimi 2018 yılından bu yana %39 oranında azaldı ve bu da “aşırı düşük kullanım oranlarına” yol açtı. Diğer yandan, linyit üretimi %20 oranında düştü. Carbon Tracker’ın hesaplamalarına göre, toplam linyit üretiminin %84’ü ile taş kömürü üretiminin %76’sı kâr getirmeyen durumda ve bu sektörler 2019 yılında sırasıyla 3,54 milyar Euro ve 3,03 milyar Euro zararla karşı karşıya.
Kâr getirmeye devam eden kömür santralleri arasında şunlar bulunuyor: nispeten yüksek teşvikler alan Polonya’daki kömür santralleri; Almanya ve Hollanda’daki verimli birimler; yüksek toptan enerji fiyatlarından faydalanan İtalya, Çekya ve Slovenya’daki santraller.
Kömür ekonomisini baltalayan etkenler sadece yenilenebilir enerji kaynakları ve doğal gazla sınırlı değil. İşletmeler, 2021 yılından itibaren AB’nin öngördüğü daha katı hava kalitesi standartlarına uyum sağlayabilmek için, kömür santrallerinin büyük bölümüne pahalı teknolojiler kurmak zorunda kalacaklar. Yükselen karbon fiyatları da maliyetleri artırabilir (bkz. Carbon Tracker’ın “Lignite of the Living Dead” raporu, Aralık 2017.)
Yeni yayımlanan Apocoalypse Now raporu, ekonomik olmayan kömür projeleri yürütmeleri için işletmelere hükümetler tarafından baskı uygulandığı takdirde, hissedarların Polonya’daki bir emsal davayı örnek alarak yasal yollara başvurabilecekleri uyarısında bulunuyor. Bu emsal davada Polonya’daki bir mahkeme, hissedarlar açısından meşru kabul edilemeyecek bir finansal risk doğurduğu gerekçesiyle, 1,2 milyar Euro’luk Ostroleka C elektrik santralinin inşasını durdurmuştu.
Carbon Tracker, artık hükümetlerin ve yatırımcıların, kömürü herkesin yararına olacak yöntemlerle devre dışı bırakmaya yönelik planlama yapmaya ağırlık vermesi gerektiğini ve bunun hızlı ve düşük maliyetli bir şekilde yapılabileceğini ifade ediyor. Carbon Tracker, hükümetlerin işletmelere göre daha düşük maliyetle borçlanabilecekleri gerçeğinden hareketle, finansal açıdan sürdürülebilir bir çözüm ortaya koyuyor.
Bu çözüm çerçevesinde, hükümetlerin sağladığı kredinin, işletmelerin bu parayla yenilenebilir enerji tesisleri kurmaları ve sonrasında enerji satışından elde ettikleri gelirle krediyi geri ödemeleri koşuluyla, kömür gücü santrallerinin kapanmasını finanse etmek için kullanılması öngörülüyor. İşletmeler, yenilenebilir enerji tesislerinin kurulması için yerel iş gücünü istihdam edebilir ve kârlarının bir bölümünü toplumların kömür kullanımından uzaklaşmalarına yardımcı olmak amacıyla kullanabilirler.
Bu çözüm, halen büyük ölçüde kömür gücüne bağımlı olan ve yenilenebilir enerjilerin kullanımı konusunda Batı Avrupa ülkelerinin gerisinde kalan Doğu Avrupa ülkeleri için cazip olabilir. Kömürün toplam üretim içerisindeki payı Polonya’da %80, Çekya’da %43 ve Bulgaristan’da ise %39 seviyesindedir.
Matt Gray konuyla ilgili olarak şunları söyledi: