Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada önümüzdeki ay Paris İklim Anlaşması’nın meclisin onayına sunulacağına açıkladı.

Böylece Türkiye, 2015 yılında Paris’te kabul edilen ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 197 tarafının 191’ince onaylanan ve Türkiye’nin de Nisan 2016’da imzaladığı Anlaşmayı altı yıl sonra Meclis’ten geçirme kararı aldı.

10 Soruda Paris İklim Anlaşması için tıkla

Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı meclisten geçireceğini duyurması, altı yıl gecikmeli de olsa önemli bir başlangıç teşkil ediyor. Ancak hatırlatmak gerekiyor ki Türkiye’nin artırımdan azaltım hedefleyen Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı son derece yetersiz ve küresel ısıtmayı 1,5 veya 2 derece sınırlarında tutma gayretleriyle örtüşmüyor.

Dünyada senelik salım oranları ortalama %2 civarında büyürken Türkiye, 1990 yılından bu yana senede yaklaşık %5’lik bir salım artışı gerçekleştiriyor. Bu hızlı büyüme Türkiye’yi hızla iklim krizinin sorumlularından biri haline getiriyor.

Örneğin AB’de kişi başına ortalama salım 6,7 CO2 tonken, Türkiye’de bu oran 6,1  CO2 tonda. Öte yandan, dünya hızla kömürden vazgeçerken Türkiye yeni kömürlü termik santral kapasitesi artırım planlarında dünyada üçüncü sırada yer alıyor.

Tüm bunlar kontrol edilemeyen yangınlar, aşırı yağışlar, kuraklık gibi iklim krizinin etkilerini gün geçtikçe daha fazla yaşayan Türkiye’nin gerçekleriyle de örtüşmüyor.

Dolayısıyla, Paris Anlaşması’nı imzalamış bir Türkiye’nin bir an önce:

  • Ulusal Katkı Beyanı’nı iklim krizi gerçeklerine gerçek anlamda cevap verir şekilde güncellemesi,
  • kömürden çıkış takvimini açıklaması,
  • fosil yakıtlara desteğini sona erdirmesi ve
  • doğayla, topluluklarla uyum içinde yenilenebilir enerji politikaları geliştirip bu yönde teşvik mekanizmalarını hızlandırması gerekiyor.

Geç kalmış bir adım da olsa Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamasını destekliyor, bunun iklim krizini çözmek için atılması gereken adımlara öncü olacağını umuyoruz.