Orijinali Hoda Baraka tarafından İngilizce olarak yazılmış, Huffington Post‘da yayınlanmıştır. 

350.org için çeviren Nil Uğur

Bu hafta, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirası Komitesi’nin önemli toplantısı, pek iç açıcı sonuçlanmadı. Dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce kişi; Polonya’da gerçekleşen 41. toplantı sonucunda, komitenin, kültürü kömürün önünde tutmasını, Sundarbans Ormanı, Lamu Adası, Türkiye’deki çeşitli alanlar ve göreceli olarak en büyük kayıp olması an meselesi olan Büyük Mercan Resifi’ni “Tehlike Altında” listesinde duyurmasını umuyordu.

Bu alanları “Tehlike Altında” listesine almak, ulusal hükümetlere ve üstün evrensel değere sahip bu alanların sorumlularına karşı bir uyarı olabilirdi. Bu etiket aynı zamanda; bu ülkelerdeki savunucuların, bu alanlar ve çevresinde yer alması teklif edilen yıkıcı fosil yakıt projelerine meydan okumalarına yardımcı olabilirdi. Bu projeler, Miras Alanları’na geri dönüşü olmayacak şekilde zarar veriyor. Bu zararlar ya düzenli bir şekilde kötüye giden iklim değişikliğinin etkisiyle ya da doğrudan yeni büyük kömür projelerinin Miras Alanları’nın çevresinde planlanması sonucunda oluşuyor. Örneğin 16 milyon dolarlık Adani Carmichael kömür madeni, liman ve demiryolu projesi, 2300 km uzunluğundaki Büyük Mercan Resifi için doğrudan büyük bir tehdit.

Ne yazık ki maddi politikalar üstün gelmiş gibi görünüyor: Uzun müzakere süreçlerine rağmen, bu alanların hiçbiri “Tehlike Altında” listesine giremedi. Komite, Dünya Mirası Merkezi’nin ve Amerika Ulusal Okyanus ve Atmosfer Yönetimi’nin yapmış olduğu yeni ve korkunç bir değerlendirmeyle karşı karşıya geldi. Bu değerlendirmeye göre; mercanlardan oluşan 29 Dünya Miras Alanı’nın tümü, bu yüzyılın sonunda, her zamanki gibi ticari temelli karbon salımı planları sebebiyle, mercan resifi ekosistemi olarak işleyiş özelliğini yitirecek.

Bu kararda herhangi bir anlam karmaşası yok: CO2 salımları şiddetli bir şekilde azaltılmadığı sürece, dünya mirası mercan resiflerinin yirmi dokuzunun da 2100 yılına kadar yok olduğunu göreceğiz. Bu, Dünya Mirası Mercan Resifleri Üzerindeki İklim Değişikliği Etkilerinin İlk Küresel Bilimsel Değerlendirmesi‘nin bir parçasıdır.

Üstelik değerlendirme, Komite toplantısından bir hafta önce yayınlanmasına rağmen, bu uyarı alarmları gereken tepkinin gösterilmesini sağlayamadı.

Toplantıda bulunan sivil toplum temsilcileri her fırsatta Komite temsilcileriyle görüşme yapıp, mercanlar ve iklim konularındaki karar taslağına değişikliklerin dahil edilecek olmasıyla teselli buldu.

Uygulanacak en önemli değişikliklerden biri aşağıdaki paragrafta italik yazıyla yer almaktadır. Komite: “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) Paris Anlaşmasının en iddialı uygulamasını üstlenen Taraf Devletlerin, önemini yinelemektedir. Küresel ortalama sıcaklığını, sanayi öncesi seviyelerin üstünde, 2°C’nin çok altında tutarak ve yine küresel ortalama sıcaklık artışını sanayileşme öncesi seviyelerin üstünde, 1.5°C üzerine çıkmasını engellemeye yönelik çabaları takip ederek, Dünya Mirası Sözleşmesi’ndeki yükümlülükleri ile tamamen uyumlu olan farklı ulusal koşullar ışığında, tüm ortak fakat farklılaşmış sorumlulukları olan Taraf Devletlerden Paris Anlaşması’nı en yakın zamanda kabul etmeye ve Paris Anlaşması uyarınca ve Tüm Dünya Mirası mülklerinin üstün evrensel değerini korumak için İklim Değişikliği konusuna yönelik eylemler üstlenmeye şiddetle davet ediyor.”

Küresel anlamda yükselen sıcaklık değerlerini 2°C aşağıya çekmemizin öneminin altını çizerken, fosil yakıt projelerinden dolayı tam olarak nelerin, ne sebeple risk altında olduğunu unutmamalıyız.

1. Sundarbans Ormanı: Bangladeş hükümeti, nesli tükenmekte olan türlere ev sahipliği yapan, bölgeye geçim kaynağı sağlayan ve tüm ülkeyi tayfunlardan koruyan Sundarbans Ormanı’nın ortasına Rampal kömür santralini inşa etmeye çalışıyor.  Hava kirliliği, kömür külü ve gemi trafiği bu Dünya Miras Alanı’nı canlı tutan ekosistemi alt üst edecek.

2. Lamu Adası: 700 yıl boyunca Svahili, Arap, Hindu ve Avrupa kültürleri Kenya’daki Antik Lamu Kenti’nde bir arada yaşadı. Şimdi ise Kenya hükümeti, Amu Enerji Şirketi ile beraber Kenya’nın ilk kömürlü termik santrali olan Lamu Kömür Projesi’ni onayladı.  Bu devasa yeni kömür projesinin küçük Kwasasi Köyü üzerinde büyük, olumsuz etkileri olacak. Proje ayrıca Lamu’nun deniz ekolojisini geri dönülemez şekilde değiştirecek.

3. Avustralya’nın Büyük Mercan Resifi:  Mercan resiflerinin yaklaşık %50’si çoktan ölmüş olabilir. Bunun nedeni, okyanus sıcaklıklarının öngörülemeyen bir şekilde peş peşe iki sene artarak resifin üçte ikisini etkileyen beyazlaşmaya sebep olması. Avustralya Hükümeti, dünyanın en büyük kömür madenlerinden biri olan Queensland’deki Adani Madeni’nin açılmasını onayladı. Bu, kömürün mercan resifleri üzerinden gemi ile gönderileceği, resiflerin kömür külü, su altı kazısı ve gemi kazaları ile daha da risk altına gireceği anlamına geliyor.

4. Türkiye: Türkiye’de sayısız antik mekan tehlikede. Yatağan’daki Hekate tapınağı, Aliağa’nın yanı başındaki antik liman şehri Kyme, Bizans dönemine ait Pegae (Biga) kalesi bu alanlardan sadece birkaçı. Eğer Türkiye daha fazla kömürlü termik santral inşa etme planına devam ederse, daha bir çoğu tehlike altına girecek.

Dünya Mirası Komitesi, politik nedenlere dahil olmamak adına, kömürün; bu eşsiz ekosistemlere ve bu alanlara nasıl zarar verdiğini resmi olarak onaylamakta başarısız olmuştur. Fakat bu, zamanımızın daralmadığı anlamına gelmez. Gezegenimizi kurtarma yarışımız kritik bir dönemeçte. Kazanabilmemiz için, hep birlikte fosil yakıt projelerine karşı örgütlenerek, dünya çapında hükümetlerin Paris Anlaşması’na bağlılıklarını sürdürmelerini sağlamamız gerekiyor. Yaşanabilecek bir dünya istiyorsak, tek umudumuz budur.