Akçaova…
Salihpaşalar…
Paşapınar…
Bayır…
Kafaca…
Bahçeyaka…
Gökpınar…
Çaybükü…
Bozöyük…
Bağyaka…
Kapubağ…
Yeşilköy…
Şahinler…
Yeniköy…
Eskihisar…
Bencik…
Köklük…
Yeşilbağcılar…
Turgut (Leyne)
Zeytin…
Gökyedik…
Kırık…
Turgutlar…
Hacıveliler…
Hacıbayramlar…
Hisarardı…
Yava…
Kultak…
Alatepe…
Kalem…
Pınarköy…
Dereköy…
Çakırköy…
Yoğunoluk…
Bayırköy…
Gürceğiz…
Bağadamlar…
Karaağaç…
İkizköy…
Kayadere…
Çamköy…
Karacahisar…
Pınararası…
Alaçam…
Söğütcük…
Kısırlar…
Balcılar…
Çiflikköy…19665441_1474609399244236_2634597022713744543_n

Tam 48 köy…
Binlerce insan…
Bir o kadar hayvan…
Milyonlarca çicek…
Bir o kadar hayat…
Asırlık zeytinler…
Tarihi camiler…
Antik tapınaklar…
Şimdi kuşatma altındalar…
Yakında yerle bir edilecekler…
Emmi teyzenin Alakız’ı artık süt vermeyecek…
Horozlar ötmeyecek…
Keklikler gak gak gubarak demeyecek…

Arılar bal yapmayacak…

Dağlar kekik kokmayacak…
Yemyeşil bir cennet kapkara bir cehenneme dönecek…

19511305_1474609775910865_6868529531993855451_n

Muğla burası…
Denizin, güneşin, bereketin yuvası…
Nice uygarlıklara beşik oldu bu topraklar…
Karialılar, Hititler, Frigler, Lydialılar…
Dorlar, İonlar, Persler…
Nice savaşlar gördüler…
Nice kuşatmalar atlattılar…
Nice yenilgiler, zaferler tattılar…
Ama hiç böylesi korkunç, böylesi vahşi, böylesi gaddar bir istila ile karşı karşıya kalmamışlardı…

19554078_1474609579244218_5482362866673439075_n

Muğla’yı istila eden bu düşmanın adı, kapitalizm…
Karl Marks der ya…
“Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” diye…
Düşmanın yaptığı bu işte…
Zehir saçan termik santrallere kömür çıkarmak için ağaçları kesiyorlar…
Köyleri boşaltılarlar…
Yuvaları yıkıyorlar…
Yaşamı bile yok ediyorlar…
Ve asla doymuyorlar.

19510612_1474609732577536_43469618617606870_n

Muğla’da bir değil tam üç termik santral var.
Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy…
İnsanı, hayvanı, çiceği, ormanları kavurdular…
Tarlada tütün, ağaçta zeytin kalmadı…
Kanser yüzlerce can yaktı…
Astım olmayan ev halkı yok…
Ama hala doymadılar…
Şimdi iki tanesi daha kapıda…
Kırıkköy ve Karacahisar…
İki yeni termik santral demek…
Daha çok kömür demek…
Daha çok zehir…
Daha çok hastalık…
Ve daha çok ölüm demek…

19598582_1474609745910868_2274971532957463274_n

Neyse ki, ölümün çığlığını duyanlar var…
Bu kara kuşatmaya karşı koyanlar var…
Direniyorlar…
“Muğla’nın erkeği de efedir, kadını da” derler…
Kadın, erkek direniyor köylüler…
Direniyor Tayyibe Demirel Ana…
Doğma büyüme Turgutlu…
İki çocuklu, iki torunlu…
65 yaşında direniyor…
“Almayın mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.” diye, diye…
Direniyor köylüler…
Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma…
Ve Ümmihan…
Bağırıyor avazı çıktığı kadar…
“Şirketler kazansın diye halkınızı satıyorsunuz!”
Ve Hüseyin…
Ve Bahtiyar…
Kadın erkek, nine torun direniyorlar…
Direniyorlar doğalarını korumak için…
Güneşe…
Havaya…
Suya…
Ormana…
Kısaca yaşama doymak için…

*. *. *

Nazım Hikmet der ya…
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim…
Akar suyun
Meyve çağında ağacın,
Serip gelişen hayatın düşmanı…
..
Bursa’da havlucu Recep’e,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman,
Fakir köylü Hatçe kadına,
Irgat Süleymana düşman,
Sana düşman, bana düşman,
Düşünen insana düşman…
Vatan ki bu insanların evidir,
Sevgilim, onlar vatana düşman.

*. *. *

Serip gelişen hayatın düşmanlarına karşı birleşin…
Muğla için direnenlere destek verin…
Tabii yaşamak istiyorsanız…
(Sedat Kaya, Datça)
29 Haziran 2017