Küresel Sıcaklık Artışlarının Yarısı, Deniz Seviyesindeki Artışların ise yüzde 30’u bu şirketlerin faaliyetlerinden kaynaklanıyor.

 gw-misinformation-deception-report-cover-headline-image

Climatic Change isimli bilim dergisinde yayımlanan ve daha önce benzeri yapılmamış bir çalışma, aralarında BP ve Shell’inn de bulunduğu, fosil yakıt üreticilerinin ürünlerinden kaynaklanan emisyonlar ile iklim değişikliği arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyor. En büyük gaz, petrol ve kömür üreticilerine odaklanan çalışmada, bu şirketlerin hem ürünlerinden hem de ürünlerin çıkarılması ve üretim süreçlerinde salınan karbon dioksit ve metan emisyonlarının sebep olduğu deniz seviyesindeki yükselme ve küresel ısı artışı miktarları hesaplandı.

Çalışmada her bir şirketin karbon ve metan emisyonlarının iklim değişikliğine etkilerini ölçmek için iki zaman aralığı kullanıldı: 1880’den 2010’a ve 1980’den 2010’a. 1980’e gelindiğinde, özel iştirakçilere ait olan fosil yakıt şirketleri ürünlerinin yol açtığı tehdidin farkındaydı ve riskleri azaltmak için önlem alabilir ve bilgiyi hissedarları ve kamuoyuyla paylaşabilirdi.

Union of Concerned Scientists (UCS – Duyarlı Biliminsanları Birliği) İklim Bilimi Direktörü ve Başyazar Brenda Ekwurzel çalışma hakkında: “Fosil yakıtların iklim değişikliğinin en büyük sorumlusu olduğunu uzun bir süredir biliyoruz. Burada yeni olan, belirli şirketlerin ürünlerinin Dünyanın ısınmasına ve deniz seviyelerinin yükselmesine sebep olduğunu doğrulamış olmamız” dedi.

Bugün yayımlanan çalışma, eşyazarlarından Climate Accountability Institute’de çalışan Richard Heede tarafından 2014’te Climatic Change’de yayımlandığında çığır açan bir araştırmaya dayandırılıyor. Heede’in 2014 çalışması en büyük 90 (yatırımcı ve devlete ait) fosil yakıt ve çimento şirketi tarafından satılan ürünlerin yakılmasıyla ortaya çıkan karbon dioksit ve metan emisyon miktarını belirlemişti.

Ekwurzel ve eşyazarlar, Heede’in 2014 verilerini karbon emisyon konsantrasyonun atmosferde yükselip, ısıyı hapsettiği ve küresel yüzey ısısını ve deniz seviyelerini yükselttiğini yansıtan basit ve kabul gören bir iklim modeline girdiler. Bu model, Ekwurzel ve arkadaşlarının doğa ve insanın (şirket ürünleri dahil) iklim değişikliğindeki payı hesaba katıldığında ve katılmadığında ortaya çıkan durumu saptamasını sağladı.

Çalışma şu sonuçları ortaya çıkardı:

  • En büyük 90 karbon üreticisinden kaynaklandığı tespit edilen emisyonlar 1880’den bu yana gözlemlenen atmosferik karbon dioksit miktarındaki artışın yaklaşık yüzde 57’sine, küresel ortalama ısı artışının neredeyse yüzde 50’sine ve küresel deniz seviyelerindeki yükselmesinin hemen hemen yüzde 30’una sebep oldu.
  • Aralarında BP, Chevron, ConocoPhillips, ExxonMobil, Peabody, Shell ve Total’in de bulunduğu özel iştirakçilere ait olan 50 şirketinin ürünlerinden kaynaklanan emisyonların, 1880 ve 2010 yılları arasındaki küresel ortalama ısı artışındaki payı yaklaşık yüzde 16 ve küresel deniz seviyelerindeki yükselmedeki payı ise neredeyse yüzde 11.
  • Fosil yakıt şirketlerinin ürünlerinin küresel ısınmaya yol açtığının bilincinde olduğu 1980 ve 2010 yılları arasında, aynı 50 şirkete dayanan emisyonların 1880’den bu yana görülen küresel ısı artışındaki payı yaklaşık yüzde 10 ve deniz seviyelerinin yükselmesindeki payı neredeyse yüzde 4.
  • Aralarında Coal India, Gazprom, Kuwait Petroleum, Pemex, Petroleos de Venezuela, National Iranian Oil Company ve Suudi Aramco’nun da bulunduğu, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası devlete ait olan 31 şirketin ürünlerinden kaynaklanan emisyonlar 1880 ve 2010 yılları arasındaki küresel ısı artışının yaklaşık yüzde 15’ine, ve deniz seviyesi yükselmesinin yaklaşık yüzde 7’sine sebep oldu.

Oxford Üniversitesi’nde Jeosistem Profesörü ve çalışmanın eşyazarlarından Myles Allen:

 “On ya da yirmi yıl öncesine kadar, hiçbir şirket ürünlerinden kaynaklanan emisyonlarının sonuçlarından sorumlu tutulamıyordu çünkü etkileri hakkında yeterli bilgiye sahip değildik. Bu çalışma, fosil yakıt şirketlerinin ürünlerinden kaynaklanan emisyonlar ile okyanus asitlenmesinde, sıcak hava dalgalarının sebep olduğu ölümler, kontrol edilemeyen yangınlar ve diğer aşırı hava olaylarındaki artışlar arasında bağlantılar kurulması için bir çerçeve sağlıyor. Umuyoruz ki bu çalışmanın sonuçları büyük karbon üreticilerinin bu problemdeki payları hakkında sorumlu tutulmalarına dair yapılan politika ve sivil toplum tartışmalarına bilgi sağlar” açıklamasında bulundu.

İklim değişikliğin sorumlusu kim ve buna bağlı masrafları kim ödemeli sorusunun yanıtı iklim etkileri ağırlaştıkça ve pahalılaştıkça daha büyük aciliyet kazanıyor. Yetkililerin tahmininegöre, sadece New York şehrinin iklim değişikliğine uyum maliyeti 19 milyar ABD dolarını aşacak.  Küresel düzeyde uyum maliyet projeksiyonları da aynı derecede aşırı yüksek maliyetler ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) gelişmekte olan ülkelerin uyum maliyetlerinin 2030’a kadar yılda 140 milyar ile 300 milyar ABD doları, ve 2050’ye kadar yılda 280 milyar ile 500 milyar ABD doları arasında olacağını tahmin ediyor.

İklim değişikliğiyle mücadele ve uyum tartışması uzun süre, Paris iklim müzakerelerinin çerçevesi olarak da kullanılan, ülkelerin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar”ına odaklandı. Gün geçtikçe dikkatler devlet dışı aktörlere, özellikle de büyük fosil yakıt üreticilerine çevrildi.

Ekwurzel ve arkadaşlarının araştırmasının etik sonuçları hakkında bir yorum kaleme alan Oxford Üniversitesi’nde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Henry Shue’ya göre: “Sanayi Devrim’inin başlangıcında, karbon dioksit emisyonlarının biriktikçe iklim dengesini bozduğu çok az kişi tarafından anlaşılmıştı, ve dolayısıyla satın almak isteyenlere fosil yakıt satmanın suçlanabilecek bir yanı yoktu. Ancak özel mülkiyetli birkaç şirketin uzun süredir ürünlerinin yol açtığı zararı biliyor oldukları ve buna rağmen fosil yakıtların küresel enerji üretiminin merkezinde yer almasına devam etmesi için bu zararlar hakkında kuşku tohumları ektikleri bulgusu bu şartları tamamıyla değiştirdi. Şirketler bilerek en temel ahlak kuralı olan “zarar vermeme” kuralını ihlal etti ve artık neden oldukları zararları tazminat ödeyerek ve uyum maliyetinin kendilerine düşen payını ödeyerek telafi etmeleri gerekiyor.”

Örneğin, ExxonMobil kendi ürünlerinin yol çatığı riskler üzerine kendi biliminsanlarının yaptığı araştırmaların sonucuna göre hareket etmiş olsaydı, bugün iklim değişikliğiyle daha kolay başa çıkıyor olmamız muhtemeldi.

UCS’de Bilim ve Politika Direktörü ve çalışmanın eşyazarlarından Peter Frumhoff: “Fosil yakıt şirketleri temiz enerjiye ya da karbon tutma ve saklamaya yatırım yapmak gibi bir dizi önlem alabilirdi ancak birçoğu bunun yerine karbon emisyonlarını aklıselim sınırlarda tutmak isteyen iklim bilimi hakkında kamuoyunu yanıltmak için milyonlarca dolar harcamayı tercih etti. Vergi mükellefleri, özellikle de kırılgan kıyı bölgelerinde yaşayanlar, bu şirketlerin sorumsuz kararlarının ağır yükünü kendi başlarına yüklenmemeli,” dedi.

Ekwurzel ve arkadaşlarının çalışması jürilere ve hakimlere, iki California yerel yönetim bölgesi ve Imperial Beach şehrinin Temmuz ayında 37 adet petrol, gaz ve kömür şirketine deniz seviyelerinin yükselmesinden kaynaklanan zararları ödemeleri için açtığı dava gibi davalarda zarar hesabını nasıl ele alabilecekleri hakkında bilgi sağlayabilir.  Bu çalışma aynı zamanda fosil yakıt şirketlerinin yasal açıklarını ve iklim değişikliğinin mali durum ve maddi varlıklarına teşkil ettiği riskleri açıklamalarına zorlayan yatırımcı kampanyalarını da destekleyecektir.